Sabah kalkınca, göz kapaklarımızın açılmamaya direnişi, geciken ya da atlanan kahvaltı, uzun süren açlıklar, akşam yemekten sonra tüketilen tatlılar… Bir bakmışsın tartıda artan kilo… Toplum içerisinde herhangi bir sohbet esnasında kilo kontrolünde zorlanan veya sık sık kilo alma eğilimi olan kişilerden duyabileceğimiz bir deyimdir “Su içsem yarıyor.” Peki gerçekten bir kişiye yediği içtiği herhangi bir şey bu kadar çabuk kilo aldırır mı? Ya da su gerçekten kilo aldırır mı?
Peki, gün boyu hiçbir şey yememek, ya da etrafınızdakilere göre çok az besin tüketerek, NASIL KİLO ALIYORSUNUZ? Eğer sizde ‘ su içsem yarıyor’ diye düşünüyorsunuz, bu yazım tam size göre.
Bu konuyu iki başlık altında toplayarak anlatmak istersek, en büyük katkıyı genetik mirasımız yaparken diğer başlığı da 90'lı yılların başında Kanadalı bir doktorun insülini fazla salgılanan insanları keşfetmesi ve bunun üzerinde çalışarak insülin direncini keşfetmesi oluşturabilir.
Genetik Miras Kilo Kontrolünü Nasıl Etkiler?
Nesilden nesile aktarılan kromozomlar ve DNA'lar ile birlikte gen yapısı oluşur ve buna genetik miras adı verilir. Anne ve babası şişman olan çocukların %25'inin şişman olması kalıtım veya genetiğin şişmanlığın ortaya çıkmasında ne kadar önemli olduğuna işaret ediyor. Bununla birlikte şişman bir anne babanın normal kilo aralığında bir anne babaya göre çocuklarınının şişman olma olasılığı 2-3 kat artıyor. Tüm bu gelişmelere rağmen şişmanlığa neden olan gen tam olarak tespit edilmiş değil. Fransa'da 10 numaralı kromozomdaki bir bölgenin obezite gelişimi için önemli olduğu gösterilmiş; Alman obez çocuklarda yapılan çalışmalar bu bulguyu desteklemiştir. Bu sonuçlar 10 numaralı kromozomdaki alanın obeziteye neden olan önemli bir alan olduğuna işaret etmekle birlikte birçok bilimsel çalışmayla da desteklenmesi gerekiyor.
İnsülin Seviyelerine Dikkat!
Düzenli olarak biyokimyasal kan analizi yaptırarak şeker değerlerini kontrol ettiren birçok kişi çoğu zaman insülin değerine baktırmayı ihmal ediyor. Açlık kan şekerleri ideal aralıkta olsa da maalesef bazı kişilerde öğün sonrasında pankreastan salgılanan insülin seviyeleri çok yüksek düzeylere ulaşabiliyor. Hal böyle olunca kişi özellikle karbonhidrat oranı yüksek gıdalardan zengin besinleri sıklıkla tükettiğinde diğer bireylere göre kilo alımı daha kolay bir hal alıyor. Özellikle pilav, makarna, börek, simit gibi gıdaları tükettikten sonra daha yorgun ve halsiz hissederken çok az miktarlarda tüketse dahi kilo artışı yönünde büyük değişimler yaşayabiliyor. Bu tip bulgulara sahip olan bireylerin açlık kan şekeri ile birlikte mutlaka insülin değerlerini de kontrol ettirmeleri hatta insülin direnci değerlerini de kontrol altında tutmaları gerekiyor.
Tüm bu verilerden yola çıkarak gün içerisinde dikkatsizce beslenen kişiler hariç gerçekten kilo alma eğilimi yüksek bireyler olduğuna ikna oluyoruz. Günlük aldığımız kalori kadar genler ve insülin seviyeleri dışında harcadığımız kaloride büyük önem taşıyor. Hareketsiz yaşam koşulları istenmeyen tüm kiloları alıp kucağımıza bırakıveriyor. Tüm bunlarla mücadele etmek adına günlük 10000 adım atmaya ya da haftalık 150 dakika egzersiz yapmayı özen gösterin.
Etrafınızdakilere göre yolunuzu çizmeyin. Zayıfladığınızda ‘ aa çok zayıflamış, çirkinleşmişsin’ diyete başladığınızda ‘ aman bugün ye, yarın yaparsın diyetini’ kilo aldığınızda ‘ sen artık yeme, daha ne kadar yiyeceksin’ diyenler her zaman var, her zaman var olacak. İnsanları değiştirmekle zaman kaybetmek yerine; bedeninizi, fikrinizi, ruhunuzu değiştirmeye karar verin. Kararlı olmaktan asla vazgeçmeyin.