Mayıs ayı başında bir araya geldiğimiz İzmir’in üreten tiyatrolarıyla, tiyatro örgütlenmesine yeni bir soluk getirdik. Bu zamana kadar Türkiye tiyatrosunda pratiği bol olan örgütlenmelerin yararları kuşkusuz tartışılmaz. Süreç içerisinde kimi derin izler bırakarak kayboldu gitti, kimi devam ediyor. Tümünün emeğine sağlık. İşte bu sürecin son 10 yılının canlı tanığı olarak hiç bir örgütlenmede birazdan yazacağım birlikteliği yaşamadık.
Yaşanan pandemi süreci içerisinde ilk kapatılan ve görünen o ki en son ‘normalleşecek’ olan sektör, kökleri insanlık tarihine kadar dayanan tiyatro. Elbette, gücü olan tiyatroların yüksek yüksek açık havaları kiralayıp sahnelemelere devam etmeleri gayet normal. Ancak insanın içi rahat etmiyor yine de. İzmir de bir araya gelen 16 tiyatro bu süreci sırt sırta vererek daha kolay nasıl atlatırızın çözümlerini arıyor. Birbirleri ile İzmir’in tiyatro hayatı nasıl olmalı tartışıyor ve çözüm önerileri sunuyor.
Bu birliktelik, işin içeriği gereği egosu çok olan insanların, egolarını bir kenara bırakıp konuşabildiği, birbirlerini dinleye bildiği bir birliktelik. Dayanışmayı, ağdalı söz dizemlerinden bir adım öteye taşıyan, oyuncusunu, teknik ekipmanını, bağlantısını ve seyircisini bir biriyle bölüşen, paylaşan birliktelik. Kendini İzmir tiyatrosunun tek söz sahibi görmek yerine, birlikte daha iyiye nasıl ulaşırız, İzmir’imizi nasıl yükseltiriz derdinde olan birliktelik.
Kendi içinde görev paylaşımı olan ve kapısını, her daim sahnede olmaya çabalayan tiyatrolara ardına kadar açan birliktelik. İşte bu özellikleri bu örgütlenmeyi, öncesindekilerden bambaşka bir yere koyuyor.
İzmir Bağımsız Tiyatrolar İnisiyatifi 21 Haziran tarihinde kuruluş bildirgesini yayınlayarak vücut buldu. Kendi adıma bu hareketliliğin bir neferi olmaktan kıvançlıyım. Yolu ve soluğu uzun olur umarım.