Son günlerde bazı Sözcü yazarları üzerinde bir kumpas bulutu dolaştırılıyor.
Sözcü muhabiri Gökmen Ulu’nun yok yere aylarca tutuklu kalmasının ardından tahliye olması olağan bir gelişmeydi. Tıpkı Cumhuriyet’çilerin bir kısmının da tahliyesi gibi… Çünkü bu arkadaşların tutuklanması, üstelik FETÖ suçlamasıyla tutuklanması olağan dışıydı.
Artık hukuk literatürüne çok zorlama ve saçma sapan bir şüpheli türü de girdi. Neymiş? “FETÖ üyesi olmamakla beraber FETÖ’ye destek olan…”
İşte “hukuk değil, guguk”benzetmesi böyle durumlarda akla geliyor.
Ne işi olabilir Cumhuriyet’ten Kadri Gürsel’lerin, Turhan Günay’ların; Sözcü’den Gökmen Ulu’ların FETÖ ile? Kafayı mı yediler?
Sağda solda okuyoruz ki, İstanbul’da Başsavsavcılık Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Necati Doğru gibi Sözcü yazarları için dosya oluşturuyormuş… Tabii, yazılanlar doğruysa… “Doğruysa” diyorum, çünkü doğru olmama olasılığı da var; operasyonel-yandaş bazı gazeteler ve sosyal medya trolleri dezenformasyon yaparak adı geçen yazarların susturulmalarını sağlamaya çalışıyor olabilirler.
Umarım okuduklarımız doğru değildir. Umarım toplumun vicdanı olan Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Necati Doğru’nun adının geçtiği haberler Sözcü’nün etkisizleştirilmesine dönük dezenformatif atraksiyonların bir parçasıdır.
Uğur Dündar’ları gözden düşüremezsiniz! Dezenformasyon ve gözden düşürme operasyonları Dündar’lara, Çölaşan’lara sökmez. Onlar halkın gönlünde yer etmiş birer Köroğlu’dur. Medyadaki Köroğlu’lar iyi ki var.
Peki hiç merak ettiniz mi Sözcü’nün üzerine neden gidiliyor?
Bendeniz merak ettim… Bula bula şunu buldum: Önceleri Gülen Cemaati-iktidar beraberliğinde (İktidar sözcülerinin ifadesine göre 17/25 Aralık’a kadar) medyada ‘temizlik’ için düğmeye basıldı. Bu temizlik merkez medyaya da sıçradı. Merkez medyadan tasfiye olan (Doğan Grubu) isimler önce Gözcü, sonra da Sözcü etrafında bir araya geldiler ve Sözcü ciddi bir muhalefet odağı haline geldi. Bayraklaştı. Emeklilerin, sıradan insanların elinden düşmez oldu. Tam bir halk gazetesi olarak iktidarı rahatsız etti. FETÖ-iktidar ayrışmasından sonra ise iktidar Sözcü’ye tebelleş oldu! Gerekçe, hükümetin eleştirilmesi! Hükümetin eleştirilmesi FETÖ’nün işine yarıyormuş! Gel de İsmet İnönü’yü hatırlama; “Hadi canım sende!”.
Oysa asıl iktidarı rahatsız eden ise Sözcü’nün gerçek merkez medyanın rolünü üstlenmesi ve başarıyla oynamasıydı.
Bu arada epeyce yıldır artık İzmirli de olan Uğur Dündar Halk TV’deki Hak Arenası ile salonlara on binleri, ekran başına milyonları kilitliyor. İzmir’in duayen gazetecisi Atilla Köprülüoğlu’nun da desteğiyle harikalar yaratıyor. Bu da iktidarı rahatsız ediyor.
Uygar, demokratik bir ülkede farklı seslere iktidarlar tahammül etmelidir. Yoksa o demokrasi “demokrasi” olmaz. Siz Sözcü’yü gözden düşürmeye kalkarsanız bumerang da olabilir. Bir bakmışsınız kendiniz gözden düşmüşsünüz. Buna da dikkat edin. Her kuşun eti yenmez; Uğur Dündar’lar midenize oturur!