Merhaba Tarık Abi,
Bugün öğleüzeri, Topaltı’da, Mumcu Kahve’ye vardık. Maskeleri fora edip hatırın için ince bellide birer bardak çayı keyifle yudumladık.
“Maske” mi? Haklısın. Epeyce zamandır, yeni bir salgın yüzünden yüzümüzün alt yarısına bir maske daha taktırdı hayat.
Sonra ver elini Kemeraltı! İzmir’in bu en güzel caddesini de senin kılavuzluğunda dolaştık... Vurduk yukarı... Eşrefpaşa, İkiçeşmelik, çocuk Dursun Tarık’ın korka korka geçtiği Agora’yı (İki yıl önce, senin kuşaktan Demir Özlü ve Lütfü Dağtaş’la dolaşmıştık.) sohbetle geride bıraktık. Namazgâh’ta bir kahveye oturduk.
Hani, “Kalabalıklar güzeldir, insanlar güzeldir, bir arada olmaları, kaynaşmaları... gülmeleri bence güzeldir.” dersin ya o hesap oturdum mektubun başına. Kimi zaman sessizlik arasam da gürültü patırtının ortasında yazdığım yok değildir.
Bir, iki derken üçüncü çayda yeğenin Halit abiyi (Kakınç) aradım. “Nefes almasından yemek yemesine, yazmasına kadar en gerçek İzmirlidir.” dedi senin için. Bir soluk alıp ekledi: “Ha, bak, hafızası onun kadar kuvvetli insan tanımadım.”
Feridun anlatmıştı. Ahmet Mekin’in, “Bu kadar sinemaya tutkun insan görmedim.” dediği düştü aklıma. Sahi, niye bıraktın sinemayı?
O ara baktım, senin için “lirizmin öykücüsü” diyen, benim de kaç yıllık dostum Feridun Andaç telefonda. Ona da seni sordum. “Müthiş bir İzmir hafızası vardır. Ben İzmir’i onunla keşfettim, sevdim.” deyip ötesini söyledi: “Türk edebiyatında bir kenti bu kadar iyi/ güzel anlatan ikinci bir yazar yok.”
Yok, bitmedi mektup ama kalktım. Kültür Müdürü, arkadaşım Nail Çetin aramıştı geçen gün; Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, seninle buluşmaya bekliyormuş.
“Gâvur İzmir Güzel İzmir”i yayımlandığı yıl okumuştum. Yeniden çöplensem fena olmaz, hevesiyle yanımdaydı. “Yuvanı Nereye Yapacaksın Küçük Serçe?” denemenden, “Çiğli’ye yakın demir köprünün altında bir avuç çocuktuk.” tümceni okuyunca neden bilmem, kafamı kaldırdım kitaptan. Aaa, Çiğli’deyiz ya!
“Senin üniversitenden mezun” kız kardeşin Esin Üçer, şair dostlar Metin Soydeveli, Rıza Aslan, Veli Başak, okurların... Sözcükler, dizeler, karanfillerin ardından Bostanlı’ya çevirdik rotayı. Sahi, Çörçil Ahmet’in kahvesinde kaç günbatımına karşıcı çıkmıştık Karşıyaka’nın Şebnem Tabak’lı yıllarında Tarık Abi! Sağdan say, dokuz; soldan, sayma... Sıcak bir yaz gününü daha, senin o çok sevdiğin sarı defterinden birine, unutulmasın hevesiyle kaydettik.
Dostlarının sağlığıyla oyun oynamayacak yaz mevsimini çok severdin ya Tarık Abi, ah o yazlardan biri oynadı sana oyunu, tıpkı Fikret Otyam’a, yaşıtın/ dostun Cengiz Tuncer’e oynadığı gibi...
Hepimizin kucağında, çantasında birkaç kitabın var. Hepsini getiremedik. Bunu deyince aklıma ne geldi bak!.. Kitaplarının sayısı (Aziz Nesin’in boyunu aşmıştı, senin de) yaşını çoktan aşmış ya... Semih Poroy anlatmıştı, anımsadın değil mi o buluşmayı...
Bir panelde kaç kitap yazdığın sorulmuş, hani. Sen, “Çevirilerle birlikte yüzü buldu.” deyince salondaki öğrencilerden biri “Oha!..”yı kaçırıvermiş ağzından. Semih gibi ben de tanığım senin, söz ödüllerden açılınca o günü anımsayıp ince gülümsemen eşliğinde, “Bugüne değin aldığım en güzel iltifat o ‘oha’dır!” demelerine...
O ara, senin, “Ne zaman İzmir’e gitsem hep ne yapıp edip Ödemiş’e de gitmek isterim, isterim ve yapamam. Ödemiş sisler puslar içinde bir düş kasabasıdır bende...” dediğin Ödemiş’e gitmek düştü aklımıza. Biz de yapamadık. Yaşar Kemalce mi desem hani “O güzel kentler, o güzel...” ya da Attilâ İlhanca mı? “Ne kentler sevdim zaten...”
Senin deyişinle “yoksul işi bir pişi” yemeye Dostlar Fırını’na uzandık.
İsterseniz “lüks boyoz” dedim... şaşıranlar oldu. Ah, seni okumamışlar. Cebimdeki bütün “Gâvur İzmir Güzel İzmir”leri tutuşturdum ellerine...
***
“Masal Okuyun, Çocuk Olun, Çocuk Kalın” başlıklı yazını okudum yeniden... Masalları ben de seviyorum Tarık Abi, hele günümüzün masallarına (fantastik öykülere) bayılıyorum. Senin yazıp yazıp bitiremediğin, oğlun Zafer’in deyişiyle “lahmacuna yenik düşmeyeceğine inandığın, delisi olduğun” İzmir’den; Aytül Akal, Dilge Güney, Eşref Karadağ, Mavisel Yener, Nursel Çetin, Sevgi Saygı, Tufan Çapar, daha kimler kimler... çok başarılı örneklerini yazmaktalar.
Tarık Abi, ah; ne söz biter seninle ne İzmir!..
Şöyle çok sevdiğini bildiğim, “bol bademli, soğuk bir şerbet” olsa şimdi... Yanında helva da ister mi? Tamam, sarsmıyorum; öpüldün Tarık Abi!
........................
Tarık Dursun K. (yazar/ 26 Mayıs 1931-11 Ağustos 2015)
“Gâvur İzmir Güzel İzmir”, Tarık Dursun K., deneme, Eksik Parça Yayınları, Nisan 2017, İstanbul, s.38
Fikret Otyam (19 Aralık 1926-09.08.2015), Cengiz Tuncer (1931-8 Temmuz 1981)
agy, s.35
“Varlık” Mayıs 2002, akt. Nedret Gürcan (“Benim Sevgili Taşram”, anı, Dünya Yayınevi, 2003, İstanbul)
“İzmir Ah! Tarık Dursun K’nın Semtleri”, Saadet Erciyas, anlatı, Heyamola Yayınları, Mart 2011, İstanbul, s.6