Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 30 Eylül - 2 Ekim tarihlerinde İstanbul Avrasya Gösteri Merkezi'nde “Tarımsal Kalkınma Zirvesi” düzenleyecek.
Türkiye’de tarım ve gıda alanında yaşanan köklü sorunlar derinleşirken, en güçlü iktidar alternatifi olan partinin, yönettiği yerel iktidarların bu alana yönelik henüz merkezileştirilmemiş çalışmalarını ortaklaştırmak ve tarım alanına dair politikalarını kamuoyuna sunmak üzere böyle bir zirveyi gerçekleştiriyor olması dikkate değer bir önem taşıyor.
2019 yerel seçimleri öncesinde öne çıkan az sayıdaki yerel yönetim tarafından sürdürülen tarımsal faaliyetler, muhalefetin kazandığı zaferin ardından tüm ülkeye yayıldı. Her yerel iktidar, kendi kent ve toplum yapısına göre, tarım ve gıda alanına yönelik faaliyetler başlattı ve sürdürüyor. Kimisi yerel üreticiyi desteklerken kimisi yoksullaşan tüketiciye ve sağlıklı beslenmek isteyen kentlisine yönelik arz mekanizmaları kuruyor. Hatta bazı belediyeler doğrudan tarımsal üretimde ve gıda üretiminde bile aktör oluyor…
Bir yandan tarımsal üretimin gün geçtikçe daha da zorlaşması diğer yandan ise yoksullaşan geniş halk yığınlarının baş edemediği gıda fiyatlarındaki enflasyon, bu alana yönelik geliştirilecek her katkıyı daha da değerli hale getiriyor.
İktidarın tarım ve gıda alanı ile ekonomi alanında derinleşen köklü sorunlara çözüm üretemiyor oluşu, gündelik yaşamın yeniden üretimini giderek daha da imkansızlaştıran kriz halini tetikliyor; ortaya merkezi devlet aygıtını elinde tutan iktidarın boşalttığı çok büyük bir sorun ve çözüm ihtiyacı çıkıyor.
Muhalefetin yönetimindeki yerel iktidarların tarım ve gıda alanına yönelik faaliyetleri ise yukarıda bahsettiğimiz boşlukla karşılaştırdığımızda, bir niyet beyanının ötesine geçemiyor maalesef.
İşte tam da bu sebeple, CHP tarafından gerçekleştirilecek “Tarımsal Kalkınma Zirvesi”, bir “Hasat Zamanı” anlamı taşıyor. Her yerel yönetim, sürdürdüğü faaliyetleri paylaşacak, “biz bunları bunları yapıyoruz” diyerek diğer belediyelerin, CHP Genel Merkezi’nin ve kamuoyunun önünde kendi “hasadını” yapacak, puan toplayacak. Diğer yandan CHP Genel Merkezi ise, tarım ve gıda alanındaki tespitlerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna sunacak; “ben sorunları böyle bir stratejiyle çözeceğim” diyerek bu alanda da iktidara hazır olduğunu anlatacak.
Buraya kadar her şey doğal seyrinde gibi görünüyor, toplumsal sorunlar iktidara aday bir partinin faaliyetleri ve vaatleri ile karşılanıyor, siyaset yasaları işliyor…
Fakat tarım ve gıda alanındaki sorunlar da çözüm alternatifleri de parçalı ve bütünlük oluşturmayan faaliyetler ya da praksis haline erişememiş siyasi vaatlerle karşılanabilecek olağanlıkta değil. Sorunları, “çiftçiyi destekleyeceğiz”, “ithalatı kısıtlayacağız” ya da “verimi artıracağız” gibi popülizme yol veren sloganlarla çözmek mümkün değil. Yani aslında artık tarım ve gıda alanında, geçmiş uygulamalardan ve ezberlerden günümüze sürüklenmiş “bir yol bulmak” bizi kurtarmayacaktır.
Yeni bir yol açmak gerekiyor ve mümkün…
Dolayısıyla, gayet değerli ve umut veren zirvelerin bir siyaset vitrini haline gelmesinin önüne geçmek gerekiyor.
Bu kadar laf ettikten sonra, haklı olarak sorulabilecek “peki ne öneriyorsunuz” sorusuna ise, “sorunları nedenlerini ortaya koyabilecek şekilde irdeleyecek ve şimdiye kadar gerçekleştirilen faaliyetlerin, bu sorunlara ne kadar çare olabildiğini masaya yatıran bir arayış muhasebesini öneriyoruz” şeklinde yanıtlayabiliriz. Hem siyaset merkezlerine hem de yerel iktidarlara gerçekçi bir hasat öneriyoruz.
Eğer “Tarımsal Kalkınma Zirvesi” örgütleniyorsa, buradan gerçekçi/eleştirel bir sonuç deklarasyonu ve yol haritası çıkmalı; bundan sonra dört bir koldan aynı hedefe yürüneceği, yolun sonunda ise Türkiye’nin “Tarım ve Gıda Stratejisi” ile bunun ilk sonuçlarına ulaşılacağı ilan edilmeli.
Umuyoruz ki önümüzdeki haftalarda, umut veren yeni bir yolun ilk adımlarını değerlendirebiliriz…