Binlerce yıldır toprağına kök salmış,
Milyonlarca insanın geçim kaynağı olmuş,
Havasına değer, suyuna berraklık, yabanına can, evlere bolluk, keselere bereket katmış
Sanayicisine ihracat kapısını açmış,
Köylüsüne uğraş, işçisine aş vermiş,
Hastalara şifa, dertlere derman bulmuş,
Birçok evladın düğününü, takısını, evinin eşyasını tamamlamış
Budama artıklarıyla yuvalar ısınmış,
Kitaplara, filmlere, şiirlere konu,
Şairlere, yazarlara ilham, dervişlere katık, yolculara azık olmuş,
Kurak dağların süslü duvağı,
Göçebelerin ebedi yuvası,
Fukaranın sarı lirası
Sofraların doyumsuz tadı zeytin…
Güvercinin ağzında ufacık bir dal parçasıyla yok olur her şey de,
Bir nuh kalır gemisindeki yarenlerle, bir de ölmez ağaç zeytin…
Sen ki ey kendini vazgeçilmez sanan bu toprakların ağa babası,
Mezarlıklar dolup taşar tufanları bilmez misin?
Kanunları biz mi koyduk lan kitapları okumaz mısın?
Sabunu da var, tıkayacak hoca, biraz olsun korkmaz mısın?
Korumak dururken ceddinin ölmez ağacını,
Beş paraya satmak nesi?
Çetelerin aç kaldı madem, bol bulunca sürdükleri yerlerini satsınlar.
Zeytinime dokunma!
Yeter ey tövbeler tövbesi,
Yeter.