Pandemi süreci bizlere gıdanın millileştirilmesi, güvenliği ve arzının ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğunu tekrar tekrar gösterdi. Bu doğrultuda ülkeler gıda temininde herhangi bir sıkıntı yaşamamak için mevcut stok ve üretimlerini arttırma yoluna gitti ve bu alandaki firmalar ile üreticilerine ciddi desteklemeler yaptı. Ülkemizde ise pandeminin meydana getirmiş olduğu olumsuzlukları bir nebze azaltabilmek için açıkladığımız pakette, üreticileri her zaman olduğu gibi maalesef yine unuttuk.
2020 yılında 22 milyar lira olan Tarım ve Orman Bakanlığı destekleme bütçesi, 2021 yılı için de her ne hikmetse çiftçilerimizin bütün problemleri çözülmüş ve sıkıntıları giderilmiş gibi tekrar 22 milyar lira olarak teklif edildi. Fakat meclis görüşmeleri sonucunda nihayet 24 milyar liraya yükseltildi. ‘Gözümüz aydın!’ demekten başka bir cümle bulamıyorum lakin bu 2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesindeki ‘tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı’ hükmüne açıkça aykırıdır. Ne yazık ki tekrar yüzde 1’in altında kaldı.
Üreticilerin bu şekilde yalnızlaştırılması, bulundukları durumu daha da sıkıntılı hale getiriyor. Üretici her geçen gün tarlasını, traktörünü, hayvanını satarak işin içinden çıkmak için mücadele ediyor. Üzerlerindeki yük o kadar fazla ki mazotu, gübresi, fidesi, işçisi, ilacı, budaması, nakliyesi, elektriği derken yıllardır miras aldıkları bu kutsal mesleği icra edemez hale geliyorlar; arazilerini, hayvanlarını, traktörlerini icralık ediyorlar. Psikolojik olarak yıpranıyor ve geleceğe karşı umutlarını oldukça yitiriyorlar.
Gözümüzün önünde kaybolup giden sadece her türlü iklim koşuluna rağmen insanımızı doyurabilmek için üretilen ürünler değil. Kaybolup giden, tarımsal sanayisine katma değeri yüksek ürün üreten bu verimli topraklar da değil. Kaybolup giden, bin bir emek ile gecesini gündüzüne katıp alnının teri ve elinin nasırıyla bu ülkenin borç içinde onuru kırılmış üreticisi de değil. Kaybolup giden; hiçbir ayrıcalığı kalmamış bu mesleği devam ettirmek istemeyen genç çiftçi kardeşlerimizdir. Önümüzdeki en büyük sorun da işte budur. Gelecek kuşakları doyurabilmek için bunun önemini anlatabilecek cümleleri bulmak hiç de kolay değil. Lakin en basitinden “aç kalacağımız kesindir”. Üretmek enflasyonun en büyük silahı ise, üretmemek bu ülke insanının cebine atılan nükleer silahtan başka bir şey değildir.
Son olarak iktidarlar (yerel veya genel) unutmamalıdırlar ki; milletin tenceresinde kaynatacak aş olmaz ise bir an da fokurdayan kendileri oluverirler.