""“Bu konu çok hayati. Bu konu İzmir için çok önemli. Tüm İzmirli hemşerilerimin sadece Efemçukuruna değil, sadece enfes üzüme değil, kentine, suyuna, ülkesine sahip çıkması gerek. Konu bu kadar önemlidir. İnsanımı korumak için, ülkemin suyunu, havasını, toprağını, korumak için sonuna kadar mücadele edeceğime buradan namusum şerefim üzerine söz veriyorum”.

2009 yılında Efemçukuru 5. Organik Üzüm Festivalinde, altın madenine karşı demişti İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Aziz Kocaoğlu. Bugün İBB, altıncı şirketle aynı etkinliğe sponsor oluyor!

Nerden nereye!.

İzmir Sanayice ve İşadamları Derneği (İZSİAD) tarafından 20-21-22 Ekim tarihleri arasında Tepekule Kongre Merkezinde gerçekleştirilecek olan 3. İş Sağlığı Güvenliği Zirvesi’nin ana sponsoru ise TÜPRAG Altın Madeni!

""Kim bu TÜPRAG Altın Şirketi ve Büyükşehir Belediyesi ile yan yana gelmesinde ne sakınca var? 

Yazalım;

Uşak’ın Eşme-Ulubey ilçeleri arasında Avrupa’nın en büyük altın madenini işleten şirketin bir madeni de İzmir’de var. Hem de “İzmir için yaşamsal önemde” olan kente kuş uçuşu 20 kilometre uzaklıkta, 700 metre yükseklikte bir yerde, Efemçukurunda. Bu “yaşamsal önemde” sözü de  İBB Başkanı Aziz Kocaoğlu’na ait.

TÜPRAG’ın, Efemçukuru'nda 5 yıldır işlettiği altın madenine biraz daha yakından bakalım.

Bu maden kente su sağlayan barajlar havzasında. Tahtalı Barajına komşu ve 300 bin İzmirlinin içme suyunu sağlaması planlanan Çamlı Barajı’nın ise “mutlak koruma havzası”nda.

İşte bu nedenle AKP Hükümeti, devlet hazinesinden beş kuruş çıkmadan İBB tarafından yapılması planlanan Çamlı Barajı’nın yapımı için gerekli izinleri vermiyor. 300 bin İzmirli bir altın madeni edemiyor AKP’nin gözünde!

Devam  edelim;

Efemçukuru köyü üzümcülükle ünlü bir orman köyü. Köy, baraj havzasında kaldığı için köylüler evlerine yıllarca çivi çakamamış. Ancak ne garip bir ülkede yaşıyoruz ki koskoca bir altın madeninin çalışmasında beis görmemiş aynı yöneticiler! 

""Altın madeninin bulunduğu alan İzmir’in tek yüzeysel su toplama havzası. Sularının büyük çoğunluğunu yeraltı kuyularından karşıladığı için yüksek arsenik oranını arıtmadan şebekeye veremeyen, bu nedenle de milyonlarca lira masraf yapmak zorunda kalan İBB bir dönem ormanların içinde, yüksek rakımdaki bu bölgede Çamlı Barajı’nın yapımı için çok uğraş verdi.

Başkan Aziz Kocaoğlu, onlarca sayfalık dosyalar hazırlatarak Ankara’nın yollarını çok arşınladı. Bu barajın kentin içme suyu için neden yaşamsal önemde olduğunu bilimsel raporlarla ortaya koydu. Ekoloji ve meslek örgütlerinin “İzmirlinin içme suyunun korunması için İzmirlilerle birlikte mücadele edelim, tüm kenti, kentliyi karşılarına alamazlar. Yeter ki siz kentlileri mücadeleye çağırın” tekliflerini başkan kendisinin iş yapma tarzının “kırmadan dökmeden, anlaşarak” olduğunu belirterek reddetti.

Sonuçta Ankara’dan; “Başkan bu maden işletilecek. Gel sesini çıkarma, altın üretimi bittikten sonra şirket Çamlı Barajını sana bedava yapıp teslim etsin” gibi son derece “ahlaksız teklif”lere muhatap olarak eli boş döndü.

Başkan Kocaoğlu, yazının girişindeki sözleri ettiği 2009'daki Efemçukuru Üzüm Festivalinde (Şimdi altın madeni gündeme gelmesin diye Efemçukuru değil komşu köy Kavacık’ta yapılıyor) "Burada yaşanacak bir kirlenme tüm İzmir’i ve ülkeyi ilgilendiren önemli bir konudur" demişti.

Bu sözlerden iki yıl sonra maden üretime geçti ve yaklaşık 5 yıldır üretimde. Ne mi oldu bu süre içerisinde;

Maden çalıştıktan sonra bölgedeki yeraltı yerüstü suların ağır metal yönünden kirlendiği bilirkişi raporlarıyla ortaya serildi. Su havzasındaki Efemçukuru Köyünün kuyuları ağır metal kirliliği nedeniyle mühürlendi. Köye 1.5 yıl tankerlerle su taşıdı İZSU! Maden civarındaki köylülerin onlarca koyunu, keçisi, atı, yöredeki derelere karışan kimyasallar nedeniyle zehirlendi, öldü...

BUNDAN ÖTESİ MADENE ORTAK OLMAKTIR

“Ya bu maden çalışmayacak, ya da biz İzmir’e taşıyacak yeni bir yer arayacağız” sözü de Aziz Kocaoğlu’nundur. Kocaoğlu, halkla birlikte mücadele yerine bürokratik belediyeciliği tercih ettiği için bugün 'İzmir’in damı'nda 5 yıldır bir altın madencisi şirket harıl harıl üretim yapıyor. Sularımız, topraklarımız kirleniyor.

Madenin çalışmasına engel olamayan, “işimiz Allaha kaldı” çaresizliğine kadar gelen Kocaoğlu yönetimindeki İBB adeta evrimini tamamlayarak bir etkinlikte madenle sponsor ortaklığı yapma noktasına kadar geldi. Bundan ötesi madene ortak olmaktır! Madene göz yummakla, ortak olmak arasında bir fark da yok aslında. Nasıl olsa öyle de kirleniyor sular, doğa, böyle de... 

Kocaoğlu ve İBB, ketimizin, hepimizin geleceğine ipotek koyan altıncı şirketle barış imzalamış olabilir. Bütün bilimsel raporlara rağmen, ki bunların hepsi İBB’nin ve Kocaoğlu’nun elindeki dosyalarda var, altıncı şirketle mücadele etmeyi bırakıp,sponsor ortaklığına soyunmanın “Ayıyla yatağa girmek”ten öte bir anlamı daha var.

İzmirliler, AKP hükümeti sizin sularınızın kirlenmesi pahasına altın madenini tercih etti. Zaten ülkenin her yanında yaşamı, doğanın, emeğin-emekçinin değil sırtını yasladığı sermayenin hükümeti olarak, onun yararına çalışıyor. Burası 15 yıldır biliniyor, amenna. Ama İzmir’in yerel yöneticileri de “gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde”ler! Bundan da haberiniz olsun...