Kim Tıp Dedi
Batı dünyasının zaten “çökmekte” olan ekonomisi, batan amiral gemilerinin anaforları ile tüm çevredekileri dibe çekiyordu. Bölgesel savaşların kıyım, yıkım ve tüketimi ekonominin tıkanmışlığını gidermeye yetmiyordu. Sistem daha büyük yok etmelere ihtiyaç duyuyordu. Devlerin dünya “ticaret savaşlarının” nükleer dünya çılgınlıklarına yol açma olasılığı endişe uyandırıyordu ki;
Birden yönetim yöntemlerinin en kadimi korku, dünyaya ‘tıp’ dedi. Hayat durdu! Panik tüketimi dışında tüm dünyada üretim yavaşladı, şehirler dondu kaldı. Sermaye döngüsü tıkanan ve üretmese daha karlı olacak obez kapitalizm lockout ilan etti. Üstelik grev, miting ne demek! Masada otururken bir dolu bir boş oturma düzeni sağlığımız için…
Şimdilik tıp komutunu, Virüs üzerinden tıp/tabipler vermiş görünüyor. Emek ve özverilerinin değerini şimdi(lik) hatırladığımız, hayat bağışlayan bu ‘tanrısal’ mesleğin, bugün aldığı akşam-alkışlarının önceki şiddet maruziyetlerini ve dışlanmışlıklarını tarihe gömmesini dilerim.
Afet deneyimleri; felaketlerin tek başına kalmadığını başka felaketlere çağrı çıkardığını söyler. Örneğin depremler: yangınlar, salgın hastalıklar, işsizlik, kıtlık gibi birbirine eklenen yıkımlar zinciri ile insanlığı vurmaktadır.
Umalım ki biyolojik kökenli bu salgın ve iletişim felaketini ya da dünyanın hastalıklı yönetimini sağaltmak, bir başına sağlıkçılarımızın mesleklerinden gelen güçlü iktidarlarına yıkılmaz. Sağlıkçıların hayata sahip çıkma güdüleriyle, kısır siyasetin sorumluluklarını üstlenmeleri gereksiz, onları sakınmak hepimizin görevidir. Topluma can katan tüm sağlıkçı ve emekçileri bağrımıza basalım.
Hadi biz de bir mikropla kapımıza gelen “çelişkisiz”, “bütünleşik”, “hatta barış içinde” dünyaya balkondan merhaba diyelim!
Elveda Dokunmak
Korku, kaygı ve bencillik insani duyguları esir alma yolunda hızla ilerlerken, yabancı düşmanlığı virüs taşıyabilecek en yakınları bile ‘kapsama’ aldı.
Yüzme bilmediğini unutup, boğulan biri için tereddütsüz suya atlayan insanlardan, sokaktaki yaşlıyı azarlayacak, herkesi zorla eve kapatacak bilgiçlere nasıl dönüştük.
Birgün Yazarı Nazım Alpman'dan hatırlatma yapacağım; umut olsun diye!
Yunanistan devletin aksine Atina ve Selanik'te Yunanistan’ın sol yanı hem ülkelerinin hem de insanlığın yüzünü ağartıyor, mültecilere “Sınırları açın!” diyorlar.
İnsani dayanışmanın bir başka güzel örneği Küba’dan:
5 yolcusunda korona virüs tespit edildiği için Karayipler’de hiçbir ülkenin limanlarına yanaşmasına izin vermediği, İngiltere bandıralı MS Braemar adlı gemi, 1063 kişiyle ortada kalmıştı. 2020'lerin Struma'sı olarak bir trajedi yaşanırken Küba gemiyi kabul etti. Hasta yolcuları tedavi etmek üzere hastaneye yatırdı. Sağlıklı yolcular evlerine dönecekler.
Bu beni şaşırtmadı. Biliyorum ki Küba, dünyanın neresinde olursa olsun acı çeken, ezilen ve sömürülen halklar için canını vermeye hazır insanlarca kurulmuş ‘hekimler’ ülkesidir.
Kötü Siyaset Ardına Sığınacak Gerekçe Arar
Merakım şuna; hangi ülke yönetimi, bu ortamda “hastaları” ülkesine kabul etme özgüvenine ve iradesine sahiptir.
En iyi uzmanların ‘yöneteceği’ kanaati, çoğu zaman bilinmeyene duyulan korku ve saygıdan ve insanın kendini yönetebilme iradesine, kendinin inancını kıran toplumsal ilişkilerden kaynaklanır. Oysa bilim kesin olmadığını bilir; doğruları her zaman değişime açıktır.
Bu yüzden bilim yönetmez insan yönetir. Elbette bilgelik, sezgi, vicdan ve irade gerektirir.
Siyaset yerleşik açmazları ters yüz edebilecek insan katkısıdır.
Siyaset, insanın korkuyu aşarak çözebilme, hayatı yükseltebilme umududur.