Merhaba Melih Bey

Anı” şiirinizi okudum yeniden, bir çift güvercin havalandı penceremden; aşkları, arkadaşlıkları düşündüm. Gönendim arkadaşlarımla, aşkla yaptığımız işlerden...

Sunay Akın’ı neden mi anımsadım?

On beş yıl önceydi. Uluslararası İzmir Şiir Günleri kapsamında bir gösteri-söyleşi yapıyor Sunay. Kız Kulesi Şiir Cumhuriyeti’nde bir etkinlikten hemen sonra sözü size getirdi. Evet, hepimiz biliyorduk “Anı” şiirinizi. “Rosenbergler için Oktay Rifat’ın da bir şiiri vardır. Onu okumamı ister misiniz?” dedi ansızın. Salondan yükselen yoğun, “Eveeeet!” çığlığını “Yağma yok!” diye karşıladı. “Eve gidince indirin kütüphanenizden Oktay Rifat’ın şiir kitaplarını, bulup okuyun...

Eve gelir gelmez buldum Oktay Rifat’ın Telefon şiirini.²

Akan zaman içinde karşılaşmalarımızdan biri geldi aklıma Melih Bey! Başkaları da var.

Yıl 1990. Türkiye Yazarlar Sendikası, 75. yaşınız için bir kutlama toplantısı düzenledi İstanbul’da. Sendika’nın o dönemki başkanı Oktay Akbal, neredeyse tamamen dolu salonu selamladı. Ardından sizi sahneye davet etti. Esenleme, kutlama bölümü çabucak geride kaldı, ilk sözü sağlıktan açan Oktay Akbal, şunları sıraladı:

- Paris’ten, göz ameliyatı olup yeni döndünüz. Nasıl, şimdi daha iyi görüyor musunuz?

Ben, salonun bir köşesinde, bir “Eyvah!” yükseltirken siz bu soru karşısında neredeyse gürlemiştiniz:

- Dostum, görmenin gözle bir ilişkisi yoktur! Aklıyla görür insan.

Sizin deyişinizle “düşünmek yoruyor biziMelih Bey. Oysa aydınlanma, Kant’ın sözleriyle, “kendi kafamızla düşünmek”ti. “Başkasının aklıyla düşünmekse düşünmekten vazgeçmek demektir.” sözünüze dizelerinizi ekliyorum: “Ey haksızlığın ve yalanların amansız düşmanı aklım/ Ve ey kalbimdeki sonsuz aşk/ İkinize güveniyorum...

***

Rahatı Kaçan Ağaç” kitabınızın kütüphanemdeki ikinci baskısına uzandım. Yeditepe Yayınları arasında 1961’de çıkmış. Otuz iki sayfalık, incecik bir kitap. Elli yıldır saklarım. Bir gün imzalatmayı kurmuştum. “Islık Çalmak” istedim daldaki “Serçe” uçarsa... “Yeni Baştan” düşündüm “Rahatı Kaçan Ağaç”, verdiğiniz kitabı ayışığında mı okuyor diye. “Bir Misafirliğe” gitmeyi kurarken dolandı dilime “Dün gece yağmur yağdı kente/ Sonra sabah, güneşte ayıklanmış/ Bir kahvede düşünüyorum...” dizeleriniz. Ayakkabılarıma uzanmıştım ki kahvelerin, kafelerin kapalı olduğunu anımsadım, düştü yüzüm. Salgın yüzünden, her gün yeni bir yasak yapışıyor hayatımıza. Tarih boyunca olduğu (sizin de ipliğini pazara çıkardığınız) gibi zorbanın sevdiği işlerden yasaklamak.

Tutkunu olduğum deneme yapıtınız Çok Sesli Toplum’a³uzanınca, nedendir bilmem, “Biz cennette yaşıyoruz, cennette tembellik vardır.” dediğinizi -hadi, sizin sözcüğünüzle söyleyeyim- ansıdım. Sahi, kitaplarınız arasında neden sayılmıyor Çok Sesli Toplum?

İyi bir toplumda, kötülük gibi, iyiliğin de yeri yoktur.” tümcenizin altını çizdiğim Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği’ni⁴ anılar yapıtınız Akan Zaman Duran Zaman’nın⁵ yanına koydum. Masanın bir ucuna da şiirlerinizi... Ve bir de kahve; sade, bol köpüklü.

***

Yontucu Metin Yurdanur’un İstanbul’daki yapıtlarından biri olan heykeliniz aramıza döndü. Beşiktaş Şairler Sofrası Parkı’nın ilk heykeliydi. Açılışında oradaydınız, anımsadınız, değil mi? Geçen yıl aralıkta, niye bilmem, yakılmıştı. Yaratıcısı Metin Yurdanur onardı, Beşiktaş Belediyesi de yerine yerleştirdi.

Altmış altı yıl aralıksız yazarak oluşturduğunuz binlerce sayfalık hazineden Sevengül Sönmez ve Yalçın Armağan, yepyeni bir yapıt çıkardı. Adına da “Bir dünya daha olmalı...” sözünüzden yola çıkıp Dünyada Geçirdim Çocukluğumu⁶ dediler.

Şiir, roman, deneme, tiyatro oyunlarınızın yanı sıra anı, öykü ve günlüklerinize; ilk kez kitaplaşan gezi yazıları ve mektuplarınıza da yer verdiler. Bir gün kitaplaşmasını istediğiniz Gani Girgin yazılarınızdan bir derlemeyi de seçkiye eklediler.

Yazdıklarınızla “akan zaman”da süren yaşamınıza bu seçkiyle yeni bir sayfa eklendi, bilmenizi isterim.

........................

¹ Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915-28 Kasım 2002)

² Rosenbergler elektrikli sandalyedeler. Savcı, çocuklarının fotoğrafını gösterip “Başkan telefonun öteki ucunda. Açın ve suçluyuz, deyin. O da sizi serbest bıraksın...” der. Rosenberglerin yanıtını biliyoruz. Oktay Rifat’ın şiirine “telefon” adını vermesi bu nedenledir.

³ Çok Sesli Toplum, Melih Cevdet Anday, deneme, Adam Yay., 2001, İstanbul

Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği, Melih Cevdet Anday, deneme, Çağdaş Yay., Şubat 1990, İstanbul

⁵ Akan Zaman, Duran Zaman-1, Melih Cevdet Anday, anı-deneme, Adam Yayı., Temmuz 1984, İstanbul

⁶ Dünyada Geçirdim Çocukluğumu, Melih Cevdet Anday, Haz.: Sevengül Sönmez-Yalçın Armağan, seçki, Everest Yay., 2016, İstanbul