Gazeteyi kuralı üç hafta oldu. Olanca yoğunluğu ve telaşıyla… Üç haftada dokuz yüz küsur haber girdik, üç yüz küsur bin kişiye eriştik ve sosyal medya hesaplarımızda toplamda dokuz bini aşkın okur toplandı. Kimilerinin 'bunlar önceden hazırmış' tahminleri kulaklarımızı çınlatsa da, öyle değildi; sadece coşkulu başladık, koşar adım ilerledik.
Bu ne tatlı telaş, hiç bitmeye... Gazetemiz nefes olsun tüm koşanlara...
**
Dün fark ettim ki, gazetenin bu üç hafta içerisinde en çok okunan haberleri 'İzmir'de hangi ilçelerin elektrikleri kesilecek?' 'Torbalı'ya İZBAN ne zaman açılacak?' , 'Balıklıova'da yıkılan evler' vb haberler olmuş. Memleket ve dünyada onca mühim gelişme yaşanırken, en çok elektrik kesintisi haberi mi okunur? Okunur.
Vatandaş, en çok kendine dokunanla ilgileniyor. Bu bir taraftan iyi, bir taraftan kötü. İyi tarafı, 'bam teline' doğru şekilde dokunan, 'tok sesi' alacak demektir. Kimse 'duyarsız', 'eline vur ekmeğini al' değil.
Memlekette siyaset, sert kutuplaşmalarla şekillense de; her şeye rağmen insanların tercihlerini somut sorun ve taleplerinin belirlediği gerçeği de orta yerde duruyor.
Kötü tarafı da şu -ki düşünmek bile istemeyiz- bu 'gerçekçilik' 'Bana dokunmayan yılan bin yaşasın' tutumuna doğru da kaydırabilir terazinin dengesini. Memleketin ya da dünyanın herhangi bir yerinde, yer yerinden oynasa, yerin altında insanlar ölüp, denizin dibine çocuk cesetleri batsa, bize dokunmadıkça, bırak ses etmeyi, haberine bile tıklamaz oluyoruz. Vahim!
Ama 'umutvar bakmak', dilimizden ayrılmasın; o ne hoş bir fiil kalıbı... Öyle diyelim, öyle bakalım.
**
Ha bir de; Zeynep Uzunbay'ın 'Evet, Hepimiz Sevişmek İstiyoruz * ' başlıklı yazısı gazetemizin üç haftalık okunma rekorunu kırdı. 'Çok okunanlar' ya da 'Gündemdekiler' bölümünde köşe yazıları görünmüyor ama tekil okunma sayısı ile -Belki Zeynep hoca başka birşey anlatmak istemişse bile- hem Zeynep Uzunbay'ın yazısı, hem gazetenin çok okunanları; 'Evet, aslında hepimiz insanca yaşamak istiyoruz' dedirtiyor.
**
Taleplerimiz, yarından ne istediğimiz, 'öte dünyaya kalmayacak' dediğimiz hesaplar; çok mühim. Hesaplar, akan suyun yönünü belirleyecek. Rüzgâra 'esme', yağmura 'yağma' diyecek halimiz yok. Ama yağma yok! Dileriz yelkenlerimiz dolsun umuda doğru.
Botlar batarken, bebek cesetleri kıyılara vururken ve memleketin ve dünyanın doğusundan batısına her gün ölürken 'sevişmek isteyen gençler'; 'insanca yaşamaktan da geçtik, yaşamak istiyoruz' der gibi halimiz.
Yağma yok! Ulan hem yaşamak istiyoruz, hem de insanca yaşamak istiyoruz!
Kim ki bugün buna göre açmazsa yelkenlerini, yarın kıyıya vuran her botla hesabı kabarsın... Ki bin yıl yaşarsa o yılan, bir gün en köşede sessizce bekleyene de gelir dokunur elbet!
* Zeynep Uzunbay'ın yazısı için TIKLAYIN