21 Ocak’ta gazetemizin 1. Yıl Buluşması’nı gerçekleştirdik ve yeni yılımızın sloganını ilan ettik: İzmir’in en ‘hayır’lı gazetesi…
Bir taraftan ‘tarafsızlık’ yalanı matah bir gerçek gibi dayatılırken, öte yandan yandaş olup havuza girmeyenin ‘gazete’ havuzda yüzmeyenin ‘gazeteci’ sayılmadığı bir dönemde; yine en net ifade ile işgalci Bush’a ayakkabısını atan Iraklı gazeteci Muntasar El Zeydi gibi o gün geldiğinde ‘ilk ayakkabı’yı atmayacaksak, batsın ‘gazetecilik’…
Sebeplerini bu süreçte çokça haber yapacak, yazacak, tartışacak ve tartıştıracağız ama bizim safımız ‘hayır’lı saf, tekrar tekrar ilan edelim.
***
Yüzde 49.9’un kaybetmiş olup, yüzde 50.1’in kazanmış olacağı bir seçim yaşayacağız. 15 yıldır girdiği her seçimde çoğunluğu elde eden iktidar partisi için, yüzde 49.9’un dahi ‘hezimet’ sayılacağı bir referanduma gidiyoruz.
Burada birkaç öneride bulunmak istiyorum:
1-) Seçimi kaybetmesine rağmen, OHAL ilan ederek koltuğu bırakmayacağını açıklayan Gambiya Lideri Yahya Jammeh, artan muhalefet ve baskı sonrasında iktidarı bırakıp ülkeyi terk etti. Demokrasisi böylesine geri bir ülke ile kıyaslama yapmaktan utandığımı belirtmekle birlikte, bu ‘faydalı’ bilgi burada dursun isterim. Hatta durmasın, ‘ibret-i alem’ olsun diye sağda solda, eşe dosta anlatılsın derim. Çünkü önümüzdeki referandumun sonucunu belirleyecek olan şeylerden birinin ‘ne yaparsak yapalım bu gitmez, memleketi batırır yine de iktidarı bırakmaz’ duygusunun kitleselleşmesi olacağı kanaatindeyim. Bu duygu yaygınlaşırsa, ‘kaybetse de gitmez’ dediğimiz, ‘kazanacak ve gitmeyecek’ –ki bu çok daha tehlikeli.
Bu nedenle, aman ha, eş dost arasında dahi söylenmemesi, ‘ağzından yel alsın’ diyerek unutulması gereken bir fikir bu. Hele bir kaybetsin, bunu sonra tartışırız Gambiyalı kardeşlerimizle birlikte…
2-) Bir diğer tehlikeli şey şu ki, “Ben ‘hayır’ diyeceğim ama şunlar kesin ‘evet’ der” düşünce ve duygusu…
“Bu türbanlı kesin ‘evet’ der”
“Bunlar ‘koyun’ kesin ‘evet’ der”
“Bu Kürtler yine bilmem ne yapar”
“Ulusalcılar MHP’ye uyar”
“MHP’liler koltuk değneği”
“Bu gitsin de kim gelsin, Kılıçdaroğlu mu gelsin?”
“CHP de aynısı, mecliste ‘hayır’ der gibi yaptı, sonra sarmaş dolaş”
“HDP de şöyle böyle” vb…
Örnekleri çoğaltılabilecek tüm ifadelerin acilen sohbet, muhabbetlerimizden –kendi aramızda dahi olsa- uzaklaşması gerekir.
Bu ve benzeri tüm ifadeler, işte o seçimi kaybettirecek ya da kazandıracak yüzde 0.1’i etkileyecektir.
Bence bunları yapmamalıyız.
3-) Peki ne yapmalıyız?
Önerimdir.
Başta ana muhalefet partisi olmak üzere, ‘hayır’ oyu vereceğini ilan eden tüm parti, sendika, dernek ve demokratik kitle örgütleri, başta yöneticileri olmak üzere tüm üye ve taraftarlarını şuna ikna etmeli: Ey vatandaş, eğer memleketin ve kendinin geleceğinden kaygılıysan, en yakınından başlayarak, komşuların ve akrabalarından başlayarak, haftada bir gün ‘hayırlı akşamlar ziyaretleri’ düzenle. Al eline bir paket lokum, kurabiye, 15 dakika çay içmeye in ‘evet’ oyu vereceğini düşündüğün bir komşunun evine. Anlat. Öteleme, onu suçlu ilan etme. Dilin döndüğünce, değerlerini incitmeden, nelerin seni kaygılandırdığını ve neden ‘hayır’ diyeceğini anlat.
Bence bu kampanyaya dönüştürülmeli. Hatta tüm kampanya böyle bir tarzın üzerine oturtulmalı. Genel başkanlardan, milletvekillerine, il ilçe yöneticilerinden, üyelere, sendika temsilcilerinden, vatandaşlara kadar, ‘hayır’ın hayırlı olacağını düşünen, ‘evet’ çıkması halinde ülkenin ve kendisinin geleceğinden kaygılanan herkesin, ‘kendi kampanyası'nı planlaması gerekir.
Yoksa, sadece bizim gibi olanların ekli olduğu sosyal medya hesaplarından ‘hayır’ gerekçelerimizi yazmamızın, sadece bizim partimize üye olanların katıldığı toplantılarda konuşmamızın, sadece yöneticilerle falan ‘ayağa kalkmamızın’ etkisi olmayacaktır.
Seçimin sonucunu etkileyeceksek, kapılarını kapatıp televizyonlarını açan şimdilik ‘evet’ çizgisindeki o komşumuza, akrabamıza, işyeri arkadaşımıza gitmemiz gerekir. Kapısını açtırıp, televizyonunu kapattıralım. Bizi dinleyecektir. İnanıyorum ki, doğru anlatırsak, hak verecek, ‘hayır’ da diyecektir.
Eşimize dostumuza, konu-komşumuza, işyerinden arkadaşımıza, ‘hayır’lı akşamlar’ diyelim. Yeni günlere, hayırlı yarınlara uyanabilmemiz için…
***
Aksini şimdilik aklıma dahi getirmek istemiyorum.