CHP’nin tüzük kurultayı geride bıraktığımız 9-10 Mart’ta yapıldı. Dağ fare doğurdu. Meseleye ilgi duyan partililerin katılamadığı, sadece delegasyonla sınırlandırılan "Kurultay"dan akılda sadece iki nokta kaldı; birisi şekli bir şey; genel başkan adayı olmak için delegasyonun yüzde 10’unun değil de yüzde 5’inin imzası yetecek. Buna, “Muharrem İnce değişikliği” de denilebilir! Akılda kalan ikinci noktada partide aylardır en çok dile getirilen “aktif üye-pasif üye” ayrımının tüzüğe yansıtılmasıydı ki delegasyondan geçmedi.
HAMLE FIRSATLARI HEBA OLUYOR
Hep yazıyorum, söylüyorum; kurultaylar ister seçimli kurultaylar, ister seçimsiz tüzük ve program kurultayları, CHP’nin bir hamlesi olmalı. Ama nerede! Siz bu tüzük kurultayındaki pansuman tadilatını 36. Olağan Kurultay’ı hazır delegasyon Ankara’dayken bir gün daha uzatıp orada da yapabilirdiniz? Oysa, sizden beklenen 9-10 Mart’ta dört başı mamur bir tüzük yapmaktı. Beklentileri boşa çıkardınız. Beklenen hamleyi yapamadınız. Peki, CHP kamuoyu şaşırdı mı? “Görünen köy kılavuz istemez” diye boşuna dememiş atalarımız... Zaten şaşırtmak için acele değil, adamakıllı, hazırlıklı ve alttan gelen önerileri dikkate alan bir tüzük kurultayı öngörülürdü.
Ciddi bir örgüt reformu gerektiren CHP’nin tüzük kurultayında, “dağın fare doğuracağı” maalesef baştan belliydi. Sürpriz yok. Kimden ne çıkacağı aşikardı.
"İÇ PARTİ"NİN TADİL ETTİĞİ, ONAYLATILAN TÜZÜK
Tüzük tadilatı "iç parti"de görüşülmüş, karara bağlanmış, yeni "seçilen" ve yeni atanan PM ve MYK’da "onaylanmış" ve böylece delegasyonun önüne getirilmişti! Başta doğal delegeler olmak üzere delegasyonun çoğunluğu da, “Ben bilmem beyim bilir” çizgisinde olunca mukadder akıbet kaçınılmazdı. CHP’ye gönül verenler, parti kamuoyu ne bekliyormuş; kimin umrunda?
Tüzük kurultayında atlanan, fakat CHP’nin ihtiyacı olan hususların altını bir kez daha çizmek kaçınılmaz. Tartışma bitmez, en azından parti kamuoyu bitti demeden bitmez! CHP, hem yürüyüp hem çiklet çiğneyecektir. Hem tartışmasını yapacak hem de adamakıllı bir cumhurbaşkanı adayı koyarak seçmenin önüne, rolünü oynayacaktır. CHP seçmeni, örgütü taşıyan milyonlar, partinin kaderine bu aşamada el koymakta tereddüt etmeyecektir. Ufukta CHP’yi sarsacak ve taşları yerine oturtacak bir “occupy” gözükmektedir. Bunu herkes bir kenara not etsin.
TÜZÜK KURULTAYINDA NELER ATLANDI?
1) Aktif-pasif üye, üye-destekçi üye vb. saçma sapan bir ayrım yerine her türlü yükümlüğünün yerine getiren en az beş yıllık üyeler arasından, “ön seçim delegeleri” seçme (Milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, ilçe ve il başkanı) ve seçilme hakkına sahip olmalıydı.
2) Her türlü seçim, ön seçim, delegelerine yazılı tebligatla yapılmalı, ön seçimlere hakim teminatı getirilmeliydi.
3) Tüm üyelere çağrı yapılmalı, geri dönmeyenler altı aylık bir askı süresi sonunda silinmeliydi. Üye aidatı yıllık 120 TL yapılmalıydı. Beş yılın altındaki ya da yeni üyelere basit eğitimler zorunlu kılınmalıydı.
4) Yerel yönetimlerin-yöneticilerin örgüt üzerindeki etkinliğin kıracak hükümler getirimeliydi.
5) Birinci dereceden yakınların eş zamanlı olarak partinin değişik de olsa üst organ ya da temsil noktalarında temsilini engelleyecek hüküm getirilmeliydi.
6) Kurultaylarda genel başkan adaylığı için delegasyonun yüzde 2,5 oyu yetecek şekilde düzenleme yapılmalıydı. Ayrıca, genel başkan ve PM üyeliği için seçim eş zamanlı yapılmalıydı. PM üyeliğine adaylık için “inayet” yerine objektif kıstaslar getirilmeliydi.
7) MYK’nın seçimi PM’ye bırakılmalı, genel başkanın, seçilen MYK arasından yakın çalışma arkadaşlarını (Başkanlık Divanı) seçmesi sağlanmalıydı. (Milletvekilleri Grup Başkan Vekili seçebiliyor, ancak PM üyeleri MYK üyelerini seçemiyor!) PM Üye sayısı bölgeden daha küçük havzaların ve uzmanlık alanlarının temsili de dikkate alınarak 80-100 arasına getirilmeliydi. Genel sekreterin yetkisi arttılarak “ikinci adam” pozisyonuna getirilmeliydi.
8) Yüzde 5+5 dışında tüm milletvekillerinin amasız, fakatsız ön seçim delegeriyle yapulacak ön seçimde belirlenmesi tüzüğe işlenmeliydi.
9) Peş peşe yapılacak yerel ve genel seçimlerin ikisini de kaybeden genel başkanın istifa etmiş sayılacağı tüzüğe işlenmeliydi.
10) Kurultaydan ilçe kongrelerine kadar ana kademe, kadın ve gençlik kolları seçimlerinde sadece çarşaf liste esas alınarak yarılmaların önü alınmalıydı.
11) Kimlerin ilçe ve il başkan adayı, YDK, PM, genel başkan; büyükşehir ve il ilçe belediye başkan adayı, belediye meclis üyesi adayı olabileceği tüzükte objektif kıstaslara bağlanmalıydı.
12) Bir milletvekili adayının sadece bir defaya mahsus olmak üzere kontenjan adayı olabileceği hükme bağlanmalıydı.
13) "Onur kurulu", “küçük kurultay”, “danışma kurulu” gibi organların ne zaman ve ne şekilde toplanacağı ve bileşimleri tüzükte yer almalıydı.
14) Ayda en az iki kez kapalı grup toplantısı hüküm haline getirilmeliydi.
15) Partide disiplin konusu olmayan ancak etik konulara müdahale edecek Onur Kurulu üyelerinden bir “etik kurul” oluşturulmalıydı.
ASLINDA ACELEYLE NE YAPILDI?
Yukarıdaki kabaca on beş maddeyi incelterek tüzük diliyle CHP’nin önüne koyacak olanlar biliniz ki hikayesi, güncel asgari programı koyacak olanlardır. CHP’yi bir yandan iki üç misli büyütürken, desen meselesini de çözecek olanlardır.
Şimdi ne mi oldu? Açık not edelim; evet, dağ fare doğurdu doğurmasına da… Kılıçdaroğlu, yakında çıkacak ittifak yasasına ve olası erken seçime hazırlık yaptı! Belli ki ittifak yapmak istiyor ve belli ki bir erken seçimi ön görüyor. Bu durumda da ön seçim mön seçim flulaştı. Herkes şunu da not etsin; ön seçimlerin güvencesi genel başkanlar değil tüzüktür.