Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kitap yazdı: “Daha Adil Bir Dünya Mümkün”
Çok iddialı bir kitap başlığı. Elbette hepimizin dileği...
Ama keşke söylemekle ve yazmakla daha adil bir dünya kurabilseydik.
Türkiye'nin son yıllardaki demokrasi ve adalet karnesine bakınca, kitabın adı kötü yapılmış bir ironi gibi...
Gelir dağılımındaki dengesizlik, toplumdaki kutuplaştırma, erkek egemen dil, kadına şiddet, rant uğruna yapılan çevre katliamları, düşünce ve basın özgürlüğü önündeki engeller, dini ve ulusal hassasiyetlerin sömürülmesi, toplumun sinir uçlarına yapılan operasyonlar...
Daha sayalım mı?
Yüzbinlerce üniversite mezunu işsiz...
Kredi faizleri, gübre ve mazot fiyatları altında ezilen köylü...
Sarı sendikalara mahkum edilmiş, grev hakkı olmayan milyonlarca memur...
Emeğinin karşılığını alamayan emekçiler...
Eğitimde fırsat eşitsizliği...
İçiniz mi karardı?
Daha bitmedi ama...
Laik cumhuriyetin fabrika ayarlarını hedef alan irticai söylemler ve eylemler...
Orman yangınları, depremler, sel felaketleri ve bunlara seyirci kalan iktidar...
Kan ve ateş içinde bir coğrafyada sıkışıp kalan, çözüm yerine sorun üreten bir dış politika...
Kovid-19 pandemisinin de etkisiyle gittikçe çöken bir ekonomi.
Mülteci sorunu. Bu sorunla birlikte köpürtülen ırkçılık ve faşizmin ayak sesleri.
Tam da 12 Eylül faşist darbesinin 41’inci yılında Türkiye yine birbirinden ağır sorunlarla boğuşuyor.
Memleket bu halde iken, “Daha adil bir dünya mümkün” derseniz, biz de şu soruyu sormaktan geri durmayız.
Madem daha adil bir dünya mümkün o zaman neden biz ülkemizde cehennemi yaşıyoruz?
LEYLA İLE MECNUN
Leyla'sını ve Mecnun'unu arayanlar iki haftadır ekran başında.
Efsane dizi Leyla ile Mecnun 8 yıl aradan sonra yeniden hayranlarıyla buluştu. Senaryosunu Burak Aksak'ın yazdığı, Onur Ünlü'nün yönetmenliğini yaptığı dizi Acun Ilıca'nın paralı tv platformu Exxen'de geçtiğimiz hafta ilk bölümüyle yayınlandı.
Sıkı bir Leyla Mecnun hayranı olarak şunu söyleyeyim, ilk hafta performansı mükemmeldi ve geçmiş bölümleri aratmadı. Yine rafine espriler, hafif nostalji ve hüzün, inceden dokundurmalar, bol bol ironi. Hatta TRT'nin sansüründen kurtulmanın avantajıyla dozunda ve yerinde kullanılan hafif argo diyaloglar diziye biraz daha tat katmış.
Oyuncular her zamanki gibi yine müthiş...
Mecnun (Ali Atay), Baba İskender (Mümtaz Taylan), İsmail Abi (Serkan Keskin), Erdal Bakkal (Cengiz Bozkurt), Yavuz Hırsız (Osman Sonant)... Kısacası dostlarımızı özlemişiz.
Umarım uzun zamandır vasatın altı üretime maruz kalan ve pandemi nedeniyle ciddi 'sıkıntılar çeken' dizi sektörü Leyla ile Mecnun'un tetiklemesiyle kendine gelir.
Sevin ya da sevmeyin Acun Ilıca'nın zor bir dönemde, bu denli büyük bir prodüksiyona yatırım yapması yüzlerce emekçi ve sektör için önemli.
Siyasetin can sıkıcı rutininden bıkan, günlük hayatın sıkıntılarını bir an olsun unutmak isteyen toplumun taleplerini iyi analiz eden Acun Ilıcalı, Survivor, MasterChef gibi programlarla bu boşluğu doldururken, şimdi de Exxen TV platformuyla yeni bir başarıya yelken açacak gibi gözüküyor.
Yalnız Exxen'in teknik altyapısını kısa sürede modernize etmesi şart. Üyelerden yoğun şekilde şikayet geliyor. Özellikle reklamlı aboneliği tercih edenler ciddi sıkıntılar yaşamış.
BİR TEŞEKKÜR BİR SİTEM...
Konak Belediye Meclisi, geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz İzmir Baba lakaplı Sancar Maruflu'nun adının yaşatılması için oy birliği ile bir karar verdi. Toplantıda tüm meclis üyelerinin ortak önergesiyle, Sancar Maruflu’nun adının Çınarlı Rekreasyon Alanı’nda inşaatı süren Konak Bilim Merkezi’ne verilmesi ve büstünün yapılması oy birliğiyle kabul edildi.
Vefa anıtı Sancar Maruflu için alınan bu karardan dolayı Konak Belediye Başkanı Abdül Batur'a ve Konak Belediyesi Meclis üyelerine bir İzmirli olarak teşekkür ediyorum.
Gelelim sitemime...
İsmail Ragıp Geçmen... 4 yıl önce sonsuzluğa uğurladığımız Geçmen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyesiydi. Üç yıl boyunca cemiyet olarak her yıl dönümünde arkadaşımızı andık. Ancak bu yıl nedense İGC yönetimi ölüm yıl dönümünde İsmail Ragıp Geçmen için bir sosyal medya mesajı geçmeyi bile akıl edemedi. Ne diyelim belki de çok yoğunlardı, unuttular. Ama Geçmen'in sevenlerini de üzdüler.