Kurultayın üzerinden epey zaman geçti. CHP kurmayları bu süreç içinde İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayını açıklamayarak büyük bir hata yaptı.
Genel Başkan Özgür Özel aday belirleme kriterlerini şöyle açıklamıştı:
İstanbul, Ankara ve Aydın dışındaki belediye başkanları belirlemek için “memnuniyet anketi” yapılacak. Örgüt yöneticileri, il milletvekilleri ve parti yöneticilerinin görüşleri alınarak, büyük ölçüde eğilim yoklaması ile adaylar belirlenecek.
**
Değerli meslek büyüğümüz Haluk Şahin ile birlikteydik 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde. Haluk Şahin, iletişim alanında ülkemizin ilk profesörüdür. Yani kitle iletişimi konusunda uzmandır.
Çok önemli tespitlerde bulundu. Hocamız diyor ki, “Plebisit, anket, kamuoyu yoklaması v.b. gibi araçlar totaliter yapının halka şirin görünmek ve isteklerini kabul ettirmek için icat ettikleri şekerlemelerdir. Bana herhangi bir araştırmadan hangi sonucu almak istediğinizi söyleyin, hiç hile yapmadan sadece soru sorma tekniği ve zamanlamayı kullanarak istediğiniz sonucu elde ederim. Bu açıdan özellikle de icraat makamında bulunan ve bu koltukta 5 yılını tamamlamış kişiler hakkında anket düzenlemek abesle iştigaldir.”
CHP’nin büyükşehir belediye başkan adaylarını açıklamakta bu kadar ağırdan alması kamuoyu nezdinde mevcut başkanların başarısız bulunduğu gibi bir algıya yol açıyor. Nasıl olur da CHP kurmayları bunu görmez anlamak mümkün değil.
**
Şimdi gelelim İzmir’e ve İzmir için kurulan denklemlere…
Memnuniyet anketi ne zamandır bilimsel açıdan bir değerlendirme ölçütü sayılıyor bilmem. Ama bir kişinin başarılı olup olmadığını anlamak için çok daha bilimsel ve elle tutulur, gözle görülür kriterler var.
Bir belediye başkanının başarılı olup olmadığının kriteri nedir sizce? Gelin birlikte bir göz atalım:
- Verdiği sözleri tutması, seçim bildirgesine sadık kalması olabilir mi?
- Deprem, pandemi, sel, ekonomik sıkıntılar, yangın gibi pek çok sorunla boğuşmasına ve bu sıkıntılar için kısıtlı bütçesine rağmen halkın yardımına koşması bir ölçüt müdür?
- Kısıtlı bütçesine rağmen altyapıya en büyük yatırımı yapmak bir kriter olur mu?
- Arıtma, enerji verimliliği, sıfır karbon hamleleri mesela. Bu konularda Avrupa kentlerinden bile üst seviyede olmak önemli midir?
- Özkaynaklarıyla iki metro hattı (Narlıdere-Buca) ve bir tramvay hattı (Çiğli-Karşıyaka) inşasına girişmek ve merkezin hükümetin cimriliği ve engellemelerine rağmen inatla bunları yapmak sizi başarılı kılar mı?
- Halk Ekmek, Halkın Kasabı v.b. işletmelerle vatandaş bütçesine katkıda bulunmak, öğrencilere ve gençlere her yıl kaynak ayırmak, ihtiyaç sahibi ailelerin yanında olmak ve maddi destek vermek bir kriter mi acaba?
- Irkçılığın, aşırı milliyetçiliğin prim yaptığı, hamaset siyasetçilerinin cirit attığı bir dönemde sığınmacılara, dezavantajlı gruplara, siyasi tercihi farklı olan herkese kucak açmak, barış söyleminden, insan haklarından, emekten ve hukuktan yana durmak bir tercih sebebi olabilir mi? (Yoksa Tanju Özcan’ın mükafatlandırıldığı bir ortamda bunu sormak abesle iştigal mi...)
- Cumhuriyet Halk Partisi’nin (tabi hala hatırlayan varsa) 6 Oku ile ifadesini bulan 6 temel kurucu ilkenin 6’sını da kapsayan icraatlar yapmak Parti Meclisi Üyeleri için yeterli bir kriter olur mu? Yeri gelmişken bu ilkeleri de hatırlatalım: Milliyetçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik…
**
İzmir’in gerçeklerinden ve dinamiklerinden uzak, kafalarındaki planı gerçekmiş gibi anlatan ana akım medyanın cilacılarına bakmayın siz, onlar daha adayların isimlerini bile doğru dürüst bilmiyorlar.
Büyükşehir Belediye başkanlığı için ilk günlerde parlatılan isimlerden bir tanesi Sayın Buğra Gökce idi. Ekrem İmamoğlu’nun adayı olarak algılanan ve bu şekilde empoze edilen Sayın Gökce’nin pırıltısı çok kısa sürdü. Parti örgütü ve CHP tabanı ‘ithal aday’ olarak gördükleri Gökçe’ye pek de sıcak bakmadı.
Kurulan denklemlerden ilki Sayın Buğra Gökce’nin adaylığı üzerineydi. Ancak kendisinin bürokrasiden gelmesi, siyaset pratiğinin olmaması, geçmiş dönem icraatlarındaki bazı sıkıntılar, genel sekreterlik döneminde çizdiği ‘ulaşılması zor bürokrat’ görüntüsü ve kamuoyunda Ekrem İmamoğlu tarafından İzmir için görevlendirilen ‘ithal aday’ algısı bu denklemi geçersiz kıldı.
**
Üzerinde konuşulan bir diğer isim ise Sayın Olgun Atilla oldu. Olgun Atilla bir dönem önce Bornova’da belediye başkanlığı görevinde bulundu. Görevde olduğu süre boyunca Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından desteklendi. Olgun Atilla’nın bu denklemdeki handikapları ise gençliği, sosyal demokrat gelenekten gelmemesi ve yine Ekrem İmamoğlu tarafından destekleniyor olduğu iddiası. Siyasetteki çeperi Bornova ile sınırlı gözükmesi de Atilla’nın dezavantajları arasında.
**
Gelelim Konak Belediye Başkanı Abdül Batur’a. Sayın Batur yerel yönetimler konusunda 25 yıllık büyük tecrübe sahibi. Ancak Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen gibi bir yerel yönetim efsanesini aday göstermeyen CHP Parti Meclisi Abdül Batur’un İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmasını kimseye anlatamaz ve zaten göstermez de.
**
Sayın Cemil Tugay benim çok sevdiğim ve değer verdiğim bir siyasetçi. Siyaset yapma tarzı diğer adaylardan farklı. Ben Cemil Beyi her zaman rahmetli Erdal İnönü’nün zarifliğinde bir Batı Avrupa Sosyal Demokrat siyasetçisi olarak gördüm. Ancak Karşıyaka Belediye Başkanlığı döneminde yaşamış olduğu mali zorluklar kendisinin bu denklemde ön planda olmasını engelliyor.
**
Kulislerde İzmir için dillendirilen bir diğer isim ise Sayın Selin Sayek Böke… Sayın Böke defalarca böyle bir niyeti olmadığını ifade etti. Genel Başkan Özgür Özel ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu arasındaki gerilimi azaltmak isteyenlerin öne sürdüğü bir isim Selin Sayek Böke. Ama o da İzmirlilerin gözünde ‘ithal bir aday’. Kendisi iki dönem (2015 erken genel seçimini de sayarsak 3 dönem) İzmir milletvekilliği yaptı. Bir gazeteci olmama rağmen kendisini İzmir’de pek gördüğümü hatırlamıyorum. İzmirli seçmen nezdinde de aynı görüşün hâkim olduğu kanısındayım.
**
Musa Çam, Tacettin Bayır ve Atila Sertel’in adaylıklarının ise bir duruş, partiye ve partililere bir mesaj verme anlamı taşıdığına inanıyorum. Bu üç değerli ismin de ortak noktası parti içi demokrasinin hayata geçirilmesi ve adayların ön seçim ile belirlenmesi. Dolayısıyla kulislerde kendilerine çok fazla şans tanınmıyor. Zaten onların da birincil amaçlarının ön seçim ve parti içi demokrasinin çalıştırılması olduğu inancındayım.
**
Uzun lafın kısası İzmir’de her yol Sayın Tunç Soyer’in Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olarak gösterilmesine çıkıyor. Akıl da bilim de mantık da vicdan da bunun böyle olması gerektiğini söylüyor. Bunun dışında verilecek her bir karar İzmir’e ve İzmirliye haksızlık olur.
CHP yönetiminin bu süreci daha fazla uzatmadan bir an önce sonuçlandırması artık elzem. Gecikilen her gün, açıklamanın ertelendiği her saat parti açısından eksi yazıyor.