Kartaca’nın efsane komutanı Hannibal, can düşmanı Roma’ya sefer düzenlediğinde komutanları ordunun filler ile Alpler’i geçmesinin imkânsız olduğunu belirterek karşı çıkarlar. Hannibal’ın komutanlarına hitaben söylediği “Aut viam inveniam aut faciam”, "Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız" sözü efsaneleşir ve Latin atasözü olarak günümüze kadar gelir.
Bazen şartlar öyle ağırlaşır ve yollar öylesine kapanır ki mecbur kalırsınız kendiniz bir yol açmaya.
Tam da günümüzde kamu adına, gazetecilik etik değerlerine uygun, sürdürülebilir gazetecilik yapmanın yollarının neredeyse kalmaması gibi.
Bir yanda ekonomik gerçeklikler, bir yanda oto sansür, bir yanda devlet güdümündeki ana akım medyanın inanılmaz ekonomik gücü ve hiç de adil olmayan bir rekabet ortamı.
Klasik anlamda medya bundan 15 yıl öncesine kadar kendi yağıyla kavrulabiliyor, finansal açıdan bağımsız olduğu için de kamu adına tarafsız ve objektif gazetecilik yapılabiliyordu. Demokrasilerde 4. kuvvet olarak adlandırılan basın, görevini bir şekilde yerine getiriyordu.
Demokrasimiz günden güne erirken medya ekosistemi de evrilmeye başladı. Güçten yana, güçlüden yana tavır alan medya geniş halk kitleleri gözünde saygınlığını ve güvenilirliğini yitirdi.
Teknolojinin hızla gelişimi de medya ekosistemini baştan aşağı değiştirdi. Tüketim alışkanlıkları değişti. İnsanlar gazete almamaya başladı. Tirajlar düştü, satışlar azaldı. Bununla doğru orantılı olarak da reklam gelirleri dibe vurdu.
Habercilik pahalı bir iş. Emek gerektiriyor, ekip çalışması gerektiriyor, teknolojiyi yakından takip etmek gerekiyor, tüm bunlar maliyeti yüksek faaliyetler. Kaliteli içerik, doğru haber üretebilmek için kalifiye gazetecilere, üretilen içeriği hedef kitleye ulaştırmak için de son teknolojiyi doğru kullanmaya ihtiyaç var.
Halkın haber alma özgürlüğü büyük sermaye gruplarının eline bırakılamayacağı gibi devlet güdümüne, hükümetlerin lütfuna da bırakılamaz. Bırakıldığı takdirde ne basın özgürlüğünden ne de haber alma özgürlüğünden söz edilmesi mümkün olmaz.
Barınma hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi haber alma hakkı da kamusal bir hak. Bu yüzden de editoryal bağımsızlığın sürdürülebilmesi, haberin tekelden kurtulması, demokrasiyi yerelden güçlendirmek için özgür gazeteciliğin belli kıstaslar dahilinde devlet tarafından ve özerk bir kurum tarafından desteklenmesi elzem. Yoksa basın ve ifade özgürlüğü boş bir söylem olarak kalıyor.
Tüm bu gerçeklerin bilincinde mesleğe gönül vermiş basın emekçileriyle birlikte 4 gün boyunca Seferihisar’da bir yol arayacağız. Sorunlarımızı masaya yatıracak, çözüm önerilerini tartışacak, nerede hata yapıyoruz gibi sorulara cevap arayacağız.
Mesleğimizin duayenleri bizlerle olacak. Türkiye’nin dört bir yanından yerel medya temsilcileri deneyimlerini aktaracak, çok değerli akademisyenlerimiz yol gösterecek.
Kartaca’nın komutanı dediğini yaptı. Fillerini Alpler’den geçirdi ve dönemin süper gücü Roma’ya kafa tuttu.
İnanıyorum ki bizler de bu kamp sayesinde özgür, demokratik, bağımsız ve hakkıyla gazetecilik yapmanın yollarını bulacağız ya da hep birlikte bir yol açacağız…