Gündem malum. Fenerbahçe – Trabzonspor maçının ardından yaşananlar. Fenerbahçe’nin tepkisi, Süper Kupa finalinde yaşanan rezalet…
Futbol Federasyonunun yaşananlara seyirci kalması ve olayların çığırından çıkması…
Asıl şaşkınlıkla izlediğim ise ‘aydın’, ‘okuyan-yazan’, ‘kanaat önderi’ olarak bilinen kişilerin söz konusu taraftar fanatizmi olunca nasıl da gerçeklerden koptuğu, hayal dünyasına daldığı…
Yıllardır devlet eliyle semirtilmiş, her alanda korunup kollanmış İstanbul'un 3 takımı arasındaki rant kavgasını ülke futbolunda sanki yeni bir kriz varmış gibi yazanlara çizenlere şaşırıyorum.
Lafa gelince ve kâğıt üzerinde özerk, aslında İstanbul kulüplerinin hegemonyası altındaki Futbol Federasyonunun oluşmasındaki çarpıklık ve adaletsizliği görmeyenler, naklen yayın gelirlerinin büyük kısmının 3 kulübe dağıtılmasına ses çıkarmayanlar, kısacası yaşananlara fanatik taraftar gözüyle bakıp yorum yapanlara gülüp geçiyorum.
Bu şımartılmış, kayrılmış kalburüstü kulüplerin statlarını, alt yapı tesislerini devlet yapsın, kendilerine bol keseden dönüm dönüm araziler tahsis edilsin, vergi borçları silinsin, küme düştüğünde (basketbol) lig statüsü değiştirilsin.
Keser tuttuğu kulübe yonttuğu zaman kimse adaletsizliğe sesini çıkarmıyor. Ülke futbolunun oligark kulüpleri arasındaki kayıkçı kavgasından sosyal ve siyasal mesaj çıkartanlar komik duruma düştüğünün farkında değil.
Sosyal medyada yazılanlara bakın, ‘hükmen mağlup oluruz, hükmedenlere mağlup olmayız…”
Breh, breh…
Gören duyan da Fenerbahçe’yi Kuvayi Milliye, Ali Koç’u da milli mücadele kahramanı sanacak. Tuttuğu kulübü yakınlık duyduğu ya da oy kullandığı partiyle özdeşleştirenler neredeyse CHP’nin yerel seçim zaferini bile futboldaki kayıkçı kavgasına bağlama eğiliminde.
Bu sağlıklı bir ruh hali değil.
Sosyal medyada taraftarlar, anlı-şanlı yazarlar, kanaat önderleri, sanatçılar, spor yazarları (pardon üç büyüklerin futbol yazarları) birbirine girmiş durumda.
İçeride taraftarına ‘En büyük biziz’, ‘Dünya devleri arasındayız’ diye hava atanlar Avrupa’da havlu atınca ‘cambaza bak’ oyunuyla yönetim hatalarını unutturma peşinde.
Biraz açalım. ‘Avrupa Fatihi Galatasaray’a bakalım… Şampiyonlar Ligi’nde iyi mücadele ederken en iyi futbolcularından birini (Sacha Boey) hem de rakibi konumundaki Bayern Münih’e satıyor. Sonra bir alt kupada sıradan bir Avrupa takımına farklı yenilerek eleniyor.
Fenerbahçe’ye bakalım. Futbol otoriteleri tarafından geleceğin en önemli 10 yıldız futbolcu adayından birini (Arda Güler) parayı bastırana (Real Madrid) seve seve satıyor. Neymiş, bu kulübümüz Dünya Devi olacakmış.
Şimdi biraz gerçeklerden bahsedelim. Gelin birlikte okuyalım:
“Galatasaray Kulübü ve bağlı ortaklıklarının 30 Kasım 2023 itibariyle borcunun 11,5 milyar liraya yaklaştığı bildirildi. Yönetici İsmail Sarıkaya ve denetleme kurulunun yaptığı sunumlarda ekrana getirilen tabloda kulübün toplam yükümlülüklerinin 11 milyar 481 milyon 647 bin 201 lira olduğu görüldü. Bilançoda kulübün konsolide dönem zararının 333 milyon 392 bin lira olduğu yer aldı…”
Sırada Fenerbahçe var:
“Fenerbahçe Kulübü Denetleme Kurulu Üyesi Mehmet Vodina, sarı-lacivertli kulübün ve bağlı ortaklıklarının toplam borcunun 11 milyar 466 milyon TL olduğunu açıkladı. Vodina, ‘1 Haziran 2023 ve 31 Ağustos 2023 ara dönemine ilişkin hazırlanan raporumuz yönetim kurulumuza verilmiştir. Bu ayları kapsayan dönemi özet olarak sizlere sunuyorum. Toplam borcumuz 11 milyar 466 milyon TL’dir. 31 Mayıs 2023 tarihinden belirlenen tarihler arasında borç 3 milyar artmıştır’ diye konuştu.”
Ya Beşiktaş?
Beşiktaş Kulübünün borcunun 30 Kasım 2023 tarihi itibarıyla 8 milyar 453 milyon 690 bin lira olduğu duyuruldu.
Asıl kavga rant paylaşımı… İşte nedenlerden biri…
Süper Lig maçlarının yayın hakları konusu gündemdeki yerini koruyor. Yayın gelirlerinin paylaşımı da ayrı bir tartışma konusu. Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor özel ayrıcalık istiyor ancak bunun oranı için kendi aralarında ve diğer kulüplerle de anlaşamıyorlar. (11 Şubat 2024 Pazar / Fotospor Gazetesi)
Başka bir haber:
Yeni ihale sonucu 182 milyon dolara yükselen yayın gelirinin takımlara, federasyona ve alt lige ne şekilde dağıtılacağına Kulüpler Birliği karar verecek. Son 7 sezondur yayın gelirinin paylaşımında, önce federasyona yüzde 4 ve alt liglere yüzde 18’lik dilim ayrılıyor. Kalan meblağ ise şöyle dağıtılıyordu:
Yüzde 37’si Süper Lig ekiplerine katılım bedeli olarak eşit şekilde
Yüzde 46’sı takımların performansına göre
Yüzde 11’i geçmiş yıllarda şampiyonluk yaşayan kulüpler arasında
Yüzde 6’sı sezon sonunda ilk 6’ya giren takımlar arasında pay ediliyor.
Süper Lig ekiplerinin her biri, yeni sezonda döviz kurunda bir artış yaşanmasa dahi katılım bedeli olarak en az 86,5 milyon lirayı kasasına koyacak
Takımlar alacakları her galibiyette 5,98 milyon lira, her beraberlikte ise 2,99 milyon lira kazanacak.
Geçmiş yıllarda şampiyonluk yaşayan kulüpler, her bir şampiyonluk için 7,18 milyon liralık ödülün sahibi olacak.
Sezon sonunda şampiyonluğa uzanacak ekibin şampiyonluk primi ise 86 milyon lira.
Galatasaray 23, Fenerbahçe 19, Beşiktaş 16, Trabzonspor 7, Bursaspor ve Başakşehir ise 1’er kez şampiyon oldu.
Bu tabloya göre Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş toplam 58 şampiyonluk ile zaten pastadan 20 milyon dolar fazladan para alıyor.
Bu üç kulüp mutlaka ilk 6 sırada yer alıyor, oradan da yüzde 6 fazla para kazanıyorlar. Sonra da bu üç kulüp aralarında şampiyonluk kavgası yapıyor. Futbolun üvey evlatları ise bu kayıkçı kavgasını seyrediyor.
Bize de bu kavgayı milli mesele diye yutturuyorlar iyi mi…