‘Suçlu ayağa kalk’ desek, hepsi oturacak ayakta biz kalacağız. Utanmasalar diyeceğim de zaten utanmıyorlar, suçu vefat eden canlarımıza atacaklar.

Sıcak bir yaz gününde indiren yağmur…

Göle dönen sokaklar, caddeler…

Ve hayatının baharında aramızdan ayrılan gencecik canlar.

Ardından bildik terane…

Sorumsuz sorumlulardan ardı ardına demeçler…

“Unutturmayacağız… Takipçisi olacağız… Gereken tüm önlemleri alacağız…”

Hepsinin ağzında sakız gibi aynı cümleler.

Samimiyetsiz, içtenlikten uzak, yasak savar gibi taziye kelimeleri…

‘Suçlu ayağa kalk’ desek, hepsi oturacak ayakta biz kalacağız.

Utanmasalar diyeceğim de zaten utanmıyorlar, cesaret etseler diyeyim, suçu vefat eden canlarımıza atacaklar.

“O yağmurda sokakta ne işleri varmış” bile diyebilirler.

**

İzmir’in en köklü yerel gazetelerinden Ege Telgraf 5 yıl önce manşetine taşıdığı haberi tekrar paylaştı. Başarılı meslektaşlarımızdan Utkucan Aktaş imzalı haberinin başlığında, “Çözüm için illa biri mi ölmeli?” sorusu sorulmuş.

Maalesef bu ülkede bir şeylerin düzelmesi için masumların ölmesi gerekiyor.

Kendi yaşantımdan bir örnek vereyim:

2008 yılında oğlumu ve 6 arkadaşını kaybettiğimiz doğalgaz faciasından sonra Ankara’da doğalgaz sızıntısından kimse yaşamını yitirmedi. O tarihe kadar Ankara’da yüzlerce ölümlü doğalgaz sızıntısı yaşanmış, kimse önlem almamıştı. 7 gencin birden ölümü ülkede infial uyandırınca sorumsuz sorumlular önlem aldılar. Yönetmelikler değişti. Başkalarının canı yanmasın diye 7 masumun ölmesi gerekti.

Ege Telgraf Gazetesi 5 yıl önceki manşeti hatırlatarak hepimizin adına o soruyu sordu:

“GİDEN CANLARIN HESABINI KİM VERECEK?”

**

Can kaybı devlet için, siyasetçiler, yöneticiler için istatistiksel bilgi olabilir.

İnanç Öktemay ve Özge Ceren Deniz…

Onların bir ismi, yaşamları, umutları, hayalleri vardı. Kanlı, canlı hayat dolu insanlardı. Sevenleri, dostları, aileleri, akrabaları vardı.

Bizler için ise; ihmal ve sorumsuzluk nedeniyle yaşamdan kopartılan her can, insanlığımızı eksilten ve öfkemizi besleyen büyük bir üzüntü.

Yitirdiğimiz canların acısı hala tazeyken, siyasetçiler, belediye başkanları, ihmalde az ya da çok kusuru olan kurumların yöneticileri şimdiden birbirlerini suçlamaya başladılar bile.

Herkes sorumluluğu birbirinin üzerine atıyor. Sosyal medyadan yapılan paylaşımlar, gönderilen bültenler hep bu suçluluk psikolojinin tezahürü.

**

Servis edilen haberlere, videolara bakıyorum.

Konak Belediye Başkanı esnafı ziyaret ediyor.

“Hasarınız var mı? Bizden bir şey istiyor musunuz” diye soruyor.

Evet, Sayın başkan. Hasarımız var. İki canımızı kaybettik.

Evet, Sayın başkan. Sizden bir şey istiyoruz.

İzmir’in kalbi Konak’ta, gözbebeği Alsancak’ta alt yapı sorunları var. Her yağmurda sokaklar, caddeler göle dönüyor.

Yolları doğru düzgün asfaltlayacaksınız. Yağmurda yollar küçük dereciklere dönmeyecek. İki kenarında yağmur suyunu tahliye etmek için oluklar olacak. Logarların temizliğini iyi yapacaksınız.

Paylaştığınız videoya gelen yorumları okursanız bu ve buna benzer pek çok yapmanız gereken iş olduğunu göreceksiniz.

Aslında neler yapmanız gerektiğini siz de çok iyi biliyorsunuz.

Yapmamanız gereken şeyi ise ben söyleyeyim. İnsanların acısı tazeyken böyle banal bir halkla ilişkiler yöntemini denemeyin. Esnafı, zarar gören aileleri ziyaret edin, yaralarını sarın. Ama bunu, öfkemiz tazeyken gözümüze sokarak yapmayın.

Zaten videonun altına yapılan yorumlar öfkenin ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor.

**

Bir başka örnek de İzmir Büyükşehir Belediyesi basın biriminden gelen bültenler. Başkan Cemil Tugay ekiplerin çalışmalarını izlemiş, cenazeye katılmış, şunu yapmış bunu yapmış. Tüm fotoğraflarda Sayın Tugay. Sanırsınız seçim çalışması.

Yapmayın arkadaşlar. Acıdan rant devşirilmez. Sosyal medyaları yöneten arkadaşlarımız paylaştıkları içeriklerin altına yazılanları da mı görmüyor. Yorumları da mı okumuyorlar?

Bizim kuru vaatlere, ‘cağız, ceğiz’ ile biten cümlelere karnımız tok.

Teaş, GDZ Elektrik, Konak Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İZSU, İzBeton ve ihale alarak bu kurumlara hizmet üreten şirketler…

Kaybettiğimiz iki canımızın hesabı verilene kadar, sorumlular ceza alana kadar bu işin peşini bırakmamaya kararlıyız.