31 Mart 2019 yerel seçimlerinden sonra 3’ü büyükşehir olmak üzere toplam 8 il belediye seçimlerini kazanan Halkların Demokratik Partisi’nin son gelişmeler üzerine artık elinde il belediyesi kalmadı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Antalya gibi yüksek oy aldığı kentlerde aday çıkarmayarak Millet İttifakı’nı destekleyen HDP buna rağmen yerel seçimlerde 2 milyona yakın oy almıştı. Genel seçimler de düşünüldüğünde tahmini 6 milyon seçmeni olan bir partiden bahsediyoruz. Bu 6 milyon insanın artık il belediyesi bünyesinde temsiliyeti kalmadı.

İlk olarak Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Selçuk Mızraklı’nın haksız, hukuksuz tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması ile başlayan süreç Kars Belediyesi’ne atanan kayyumla ‘şimdilik’ sona erdi.

Seçilmiş Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen gözaltına alınması sonrası yaptığı yazılı açıklama ile ‘tutuklanmazsam istifa edeceğim’ demişti. Ayhan Bilgen istifa etse, yani tutuklanmasaydı, belediye meclis üyeleri kendi aralarından bir başkan seçecekti ve yeni belediye başkanı da öyle ya da böyle halk tarafından seçilmiş olacaktı. Peki ne oldu? Bilgen açıklamasından hemen sonra tutuklandı ve belediyeye apar topar kayyum atandı. Dahası belediye eş başkanı ve meclis üyeleri gözaltına alındı.

Bu durum bana Urla’nın seçilmiş belediye başkanı Burak Oğuz’un tutuklanarak Urla Belediyesi’ne ivedilikle atanan kayyumu hatırlattı. Burak Oğuz bugün serbest ama belediyeyi hala kayyum yönetiyor. Oğuz o gün ifadeye çağrıldığında, benim gibi ‘gitmeden istifa etse, meclis kendi başkanını seçse’ diyenler zaten sonucun nasıl olsa değişmeyeceğini anladı. İktidarın kazanmayacağı seçime gerek yok…

Artık meşru bir zemin hazırlanmalı ve özellikle HDP’nin seçim kazanabileceği yerlerde seçim yapılmamalı ve merkezi hükümet seçimden önce kayyumu atamalıdır. Hem ülkemiz de en azından o kentlerde seçim yapmayarak ciddi bir giderden kurtulmuş olur.

ŞÜKÜR DEĞİL CENAZE NAMAZI

Kars Belediyesi’ne ise kayyum olarak Kars Valisi Türker Öksüz atandı. Öksüz atandıktan sonra Kars Belediyesi önünde yanında polis koruma ordusu ile birlikte namaz kıldı. Hem de Cuma’ya denk getirerek ‘şükür namazı’ kıldı.

Tarih kitapları, Sultan II. Mehmet’in İstanbul’un fethinden sonra Ayasofya’da Cuma ve şükür namazı kıldığını yazar. Yani düşmandan alınan, savaş sonrası fethedilen bir şehrin yeni hükümdarı düşmanı dize getirdiği için tanrıya şükretmiştir. Öksüz de belediyeyi düşmandan kurtarınca aynı eylemi icra etti. Malum AKP ve iktidarın küçük ortağı MHP’nin karşısında yer alan herkes düşman…

Şükür namazı ile ilgili ilgi çekici bir detay daha var. O da Hz. Muhammed’in söylediği iddia edilen ‘şükür namazı ile geçmiş günahlardan arınma’ vaadidir. Kayyum Öksüz’ün günahı ne kadardır, tanrı katında affolmuş mudur bilinmez ama insan katında bu olanların affı mümkün değildir. Zira Kayyum Öksüz’ün kıldığı namaz kuşkusuz ki ‘şükür’ namazı değildir. Halkın seçtiği başkanın koltuğuna oturacakken kılınan bu namaz halkı ikna etmediği için ‘cenaze namazı’dır. Hem de demokrasinin cenaze namazıdır…