30 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 3461 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile Amasya’da 11, Bolu’da 2, Trabzon’da 2 olmak üzere 15 adet yaylanın ‘yayla alanı’ statüsü kaldırıldı.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, bu kararın yayla ve yaylacılık kültürünün bitirilmesine, çayır ve meralarımızın kuşatılarak; hayvansal gıda ürünlerinde ve hayvancılığın temel girdisi olan yemde dışa bağımlılığı arttıracağı gibi yerli ve yabancı arazi simsarları için yaylaların muazzam bir rant ortamı olacağını açıkça ifade etti. Gereken hukuksal mücadelenin de verileceğini ayrıca belirtti. Lakin bu gibi konuların güçlü bir toplumsal tepki ve destek bulması durumunda nihayete ereceğini düşünüyorum.
Uygulanan bu gibi tarımı önemsemeyen, rant ölçekli yanlış politikaların normal vatandaşın sofrasına giren gıda ürünlerinin fiyatının artmasına neden olduğunu mühendislerin, profesörlerin, bu işe ömrünü vermiş tarım emekçisi bir sürü insanın söyleye söyleye dilinde tüy bitmesine rağmen hala gerekli toplumsal algının oluşamaması, yanlışta ısrar edilmesine sebebiyet veriyor.
Son elli yılda nüfusumuz 3 katına çıkmasına rağmen çayır ve mera alanlarımız yarı yarıya azalmıştır. Hayvanlarımızın beslenebilmesi için çok önemli olan bu alanları kaybetmemizden dolayı üreticilerimizin yem ihtiyaçları da artmıştır. Yem bitkilerini üretecek topraklarımızın da uygulanan hatalı politikalar sonucu git gide azalması ile karma yem sektöründe ithal girdilerden ötürü fiyatlar sürekli artmaktadır. Son yirmi yılda karma yem üretimi yüzde 350 artmış olmasına rağmen fiyatı düşmediği gibi fahiş bir artışa maruz kalmıştır. 2016 yılında tonu 311 lira olan besi yemi 2020 yılında 1460 liraya yükselmiştir. Sadece geçen yıldan bu yana ise yem fiyatlarında yaklaşık yüzde 100 oranında artış olmuştur. İthal girdiler ile üretilen bu yem; hayvan üreticilerinin harcama kalemlerinin neredeyse yüzde 65 ini oluşturan stratejik bir girdi olduğundan yabancı para birimlerine bağımlı hale gelmiştir. Yani üreticilerimiz girdilerini döviz ile almış, ürünlerini TL ile satmıştır. Bunun neticesi ise çiftçilerimizin borcu halen katlanarak artmaya devam etmektedir.
Bu gibi örnekleri diğer tarımsal ürünler için de söylemek mümkündür. Hatta çeşitli yayın organlarında, gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda ana haber bültenlerinde, sosyal medya mecralarında falan sıkça görürsünüz. Sizi çok da ilgilendirmiyormuş gibi gözükürler lakin durum tam tersidir. Direkt sizi ilgilendiriyor.
‘Rus buğdayı 300 doları aştı’, ‘Vadeli işlemlerde Rus buğdayı ton başına 300 doların üzerine çıktı. Bu son yedi yılın en yüksek fiyatı’ gibi bir haber sizi neden ilgilendirsin ki? Değil mi? İlgilendiriyor çünkü Rusya’dan en çok buğday ithal eden (alan) ülkelerin başını çekiyoruz. Hatta ülkemizin buğday ihtiyacı dünya piyasalarındaki buğday fiyatlarını da yükseltiyor.
Ha bu arada deposuna hep elli liralık yakıt alınca fiyat artışından etkilenmediğini sanan abim. Evine aldığın un, ekmek, makarna, bisküvi, pasta, börek, boyoz, gevrek, simit, vb ürünler var ya buğday olmadan üretilemiyor. Yani buğday zamlanınca onlar da zamlanıyor haberin olsun.
Sonuç olarak izlediğim bir filmde (Mutlu Aile Defteri-2013) baba olan karakter (Tuncel Kurtiz) etrafına çocuklarını alır ve sorar;
- Bu ülkenin kalkınması için ne lazım?
- Üretim.
- Üretimin olması için ne lazım?
- Akıl.
- Peki akıl kimde de var?
- Eşekte.
- Eşekteki akıl ile üretim olur mu? Olmaz pek tabi. Peki bize nasıl bir akıl lazım?
- Eğitimli.
- Demek ki en önemli şey neymiş?
- Eğitim…
- Bunu ben demiyorum siz diyorsunuz.
Benim dediğim ise; İşin ehli liyakat sahibi insanlara güvenip, bu ülke için hep beraber üretebilmek dileği ile sağlıcakla kalın. Saygı ve sevgilerimle.