Uluslararası ilişkilerin temel aktörleri devletlerdir. Ancak, eskiden egemen devletlerin tekelinde bulunan bazı işlevlerin “kamu yararı” adına, artık devlet dışı aktörler tarafından, devletle birlikte yerine getirmesi durumu da yeni değildir. Bu bir yönetişim anlayışı olarak ortaya çıkmıştır. Sağlıktan, eğitime ve diğer devlet hizmetlerine uzanan bu anlayışın, askeri güç kullanımına da uzanması ise, tarihsel kökenlerine rağmen uluslararası hukuk açısından da görece yeni bir durumdur.

Bu makalede “güvenlik yönetişimi” diyebileceğimiz, devlet ve bir devlet dışı aktör olan askeri hizmet sağlayıcı, Özel Askeri Güvenlik Şirketleri  (ÖAGŞ) arasında birlikte çalışmadan doğan hukuksal sorunlar, özel askeri güvenlik şirketlerinin hukuki statüleri ve uluslararası hukuk açısından bir değerlendirmesini bulacaksınız. ÖAGŞ’lerinin kullanılması sonucu ortaya çıkacak zararlar ve daha da önemlisi insan hakları ihlalleri karşısında, gerek devlet yetkililerinin gerekse bu şirketler için çalışan yönetici ve personellerinin hukuki ve cezai sorumlulukları  üzerinde de duracağım.

Ancak, Rusya Federasyonu’nda, bu statüde olan WAGNER’in merkezi yönetime isyan etmesi ve ağır silahlarla, başkent Moskova’ya yürümesi de bu oluşumlarla ilgili güvenlik sorununu da ele alacağımız konulardan olacak. Bu alanda hukuksal eksiklikler olduğu gerçektir. Ama yaşanan son olay, güvenlik sorununun da hiç azımsanmayacağını ortaya koymuştur

Nedir bu Özel Askeri Güvenlik Şirketleri?

ÖAGŞ’ler, Uluslararası İlişkiler açısından “Son dönemde hukuki, askeri ve siyasi yönlerden tartışılmaya başlayan, bir çeşit devlet dışı aktör olarak nitelendirilmektedir. (Fulloon, 2015: 29-30).

Bu konuda detaylı bir inceleme yapan ve KİRALIK ORDULAR – Özel Askeri Şirketler – isminde bir kitap da yazan Peter Warren Singer ise; ÖAGŞ’leri şöyle tanımlar: “ÖAGŞ’leri, İstihbarat faaliyetleri, askerî operasyonlar ve harekat desteği, stratejik planlama, risk değerlendirmesi, birlik eğitimi ve teknik beceriler gibi askerî kabiliyetlerin kazandırılması alanlarında uzmanlaşan, kurumsal organlardır.”

ÖAGŞ’lerinin türleri neler?

1) Aktif olarak savaşa katılan, komuta ve kontrol faaliyetlerini gerçekleştiren şirketler; Özel Askeri ve Güvenlik Şirketleri;

2) Asıl görevi savaşmak olmayıp eğitim ve danışmanlık hizmeti odaklı olan şirketler Askeri Danışmanlık Şirketleri ve

3) Lojistik, teknik destek ve ulaşım gibi hizmetler sunan şirketler ise Askeri Destek Şirketleridir (Singer, 2002: 201-202).

Bu şirketler, dünya genelinde ne yapıyorlar?

Bu şirketlere birkaç örnek vermek gerekirse, Afrika'da iç savaştan mustarip ülkelerde, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) işgal ettiği Irak'ta, iç savaşa sürüklenen Suriye ve Libya gibi ülkelerde özellikle ABD tarafından kullanılmaktadır. Irak'ta yaptıklarıyla ön plana çıkan ve Felluce'de gerçekleştirdiği katliamla bilinen Blackwater (Yalçınkaya, 2012: 78-85) ya da Suriye'de Rusya'nın kullandığı Wagner (BBC, 2018) adlı şirketler bu kategoride örnek olarak verilebilir.

ÖAGŞ’leri uluslararası ilişkiler sahasında sadece devletlerle işbirliği ve yönetişim içinde değillerdir. Aynı zamanda, uluslararası NGO’lar ve kendileri gibi özel şirketlerle de uluslararası operasyonlarda işbirliği yapabilmektedirler. Bu nokta, devletin kendi tekelindeki şiddet kullanma yetkisinin bir nevi özelleştirilmesi ve “Yönetişim” diye sürecin tanımlanması kalıbının dışına ÖAGŞ’lerini çıkarmaktadır.

Afrikada değerli madenleri çıkaran çok uluslu şirketler de güvenlik ihtiyaçlarını, bu tarz ÖAGŞ’lerinden sağlamakta sakınca görmemektedir. Bu noktada şunu da söylemek gerekir ki, ÖAGŞ’lerini uluslararası ilişkiler sahasında daha sık görmemizin en önemli sebebi, başarısız devletler gerçeğidir. “Failed States” diye tanımlanan başarısız devletler, bu şirketlerin çalışma sahalarının gelişmesinde başat sorumlu aktörlerdir.

ÖAGŞ'ler devletler tarafından sadece savaş sahalarında kullanılmazlar. Örneğin, Mozambik, Sudan, Kenya gibi ülkelerin kendi silahlı kuvvetlerini eğitebilmek ve modernize edebilmek için İngiltere menşeli “Defence Systems Limited” adlı özel askeri ve güvenlik şirketinden 1980-1990 yılları arasında güvenlik ve eğitim gibi hizmetler aldığı bilinmektedir.

Keza, artan sayıda ordu, önemli teçhizatların tamiri ve bakımını, kritik tesislerin korunması, küçük inşaatlarını, askerlere sunulan yemek ve çamaşır servislerini, önemli silah sistemlerinin kurulumlarını, ÖAGŞ’den almaktadır. Hatta, ÖAGŞ’lerin istihbarat sağlanması, değerlendirilmesi, analizi, hedef tespiti gibi konularda faaliyet gösterdiği ve bu amaçla özel İstihbarat şirketleri kurulduğu bilinmektedir.

ABD firması, BLACK WATER ve Rus WAGNER GROUP en bilinen örneklerdir. Türkiye’de bilinen ilk ÖAGŞ ise SADAT’tır ve A.Ş. şeklinde kurulmuştur.

Anonim şirketten ordu olur mu?

Hukuki statüleri:

ÖAGŞ’leri, birer özel hukuk tüzel kişisidir. Şirkettirler. Kuruldukları ülkenin yasaları çerçevesinde, hukuki sıfat kazanarak, kayıt altına alınırlar. Bir çok ÖAGŞ ise yurt dışında, başka ülkelerde de şubeler açmaktadır. Bu açılan şubeler de açıldıkları ülkenin hukuk düzeni içinde birer tüzel kişilik kazanırlar. Çok uluslu, ortaklı olarak kurulabilirler. Sermaye sınırları veya ortaklık yapılarıyla ilgili faaliyet gösterdikleri ülkelerin iç hukuk mevzuatı kapsamında hareket ederler ve varsa o kısıtlara bağlıdırlar.

ÖAGŞ’leri açısından uluslararası hukuk alanında ise ciddi bir norm boşluğu vardır. uluslararası hukukta ÖAGŞ’ler ile ilgili kapsayıcı bir düzenleme yoktur (Petersohn, 2008)

ÖAGŞ'ler askeri hizmet satan firmalar statüsünde olduğundan uluslararası hukukta, belli koşulları karşılayan -çatışma yaşanan ülke içinde ya da dışından seçilerek menfaat ya da kazanç elde etmek için çatışmaya katılmak- askeri hizmet veya servis sağlayan kişiler için “paralı asker” tanımı kullanılmaktadır.  Uluslararası hukuk kurallarına göre ise “paralı askerlik”, yapılması durumunda, pek çok yükümlülüğü bulunan ve yasaklanmış̧ bir faaliyettir. Bu konuda BM çerçevesinde "Paralı Askerlerin Kullanımı" Çalışma Grubu kurulmuş ve 5 yıl boyunca Grup çalışmalarını sürdürmüştür. ÖAGŞ'lerin faaliyetleri ve hukuki statüsünde yasal boşluklar olduğu belirtilmiş ve düzenlemeler önerilmiştir. Bu konuda BM çerçevesinde yapılan uluslararası hukuk çalıştaylarındaki öneriler Batı ülkelerinin karşı çıkışlarına rağmen alınabilmiştir.

Kolombiya, Kosova ve Afganistan’da çeşitli operasyonlara katılmış olan DynCorp firması vardır. ABD'nin pek çok yerde kullandığı bu ÖAGŞ'nin personellerinden bazıları daha önce yer aldığı görevlerde ahlak dışı, illegal ve insanlık dışı hareketler sergilemekle, illegal silah satışı, kadın ticareti, sahte belge işlemleri ve buna benzer suçlara karışmaktan sorumlu tutulmuşlar ancak bu personellerin hiçbiri, herhangi bir yasal düzenlemenin olmaması nedeniyle var olan “hukuki boşluk”tan dolayı soruşturulamamışlardır.

Bu ve benzeri durumlar, ÖAGŞ'nin varlığının ve yetkilerinin ötesinde hukuki sorunlar yaratmaktadır. Hukuki boşluklar nedeniyle yargılanamamaları ve onlarla ilişkiye giren devletlerin de bundan avantaj sağlamaları ÖAGŞ konusundaki en büyük açmazlardan birisidir.

Cezai sorumlulukları yok mu? Hukuki boşluk mu var?

Devletler gibi ÖAGŞ’leri de bireylerden oluşan “kolektif” ve “yapay” varlıklardır. İsnat edilen insancıl hukuk ihlâlleri bireyler tarafından işlenir. Dolayısıyla bu suçlar nedeniyle bireylerin cezai sorumluluğu doğar. İnsancıl hukuk ihlâllerinin bireysel cezai sorumluluk doğurduğu ilk defa Nuremberg Mahkeme Statüsünde düzenlenmiştir. Ancak 1990’lara kadar uluslararası nitelikte olmayan silâhlı çatışmalar sırasında işlenen ihlâller nedeniyle “bireysel” cezai sorumluluğun doğduğu kabul görmemiştir. Bu konuda dönüm noktası Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (EYUCM) 2 Ekim 1995 tarihli Dusko Tadic kararı olmuştur. EYUCM Tadic Davasında Uluslararası İnsancıl Hukukun “ciddi ihlâllerinin”, uluslararası nitelikte olmayan silâhlı çatışmalarda işlenmesi halinde tıpkı “savaş suçları” gibi cezalandırılabileceğine karar vermiştir.

Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) kuran 1999 tarihli Roma Statüsünün 8. maddesi de uluslararası nitelikte olma- yan silâhlı çatışmalar sırasında işlenen “savaş suçları” konusunda UCM’ye yargı yetkisi vermiştir. Bu önemli bir gelişme olsa da yeterli değildir.

wagner-1

Wagner olayı:

Rusya Federasyon’unda, 23 Haziran 2023 tarihinde, dünyanın yüreğini ağzına getiren bir isyan başladı. Bu isyanı başlatan, Rusya için hayati bölgelerde görev alan ve son olarak da ukrayna2da çatışan güçlerin %80’ini oluşturan WAGNER GRUP’tu. İsyan, grubun lideri ve eski Kremlin aşçısı, iş adamı ve eski bir hükümlü olan Prigojin’di. İsyan, 24 saat içinde, sönümlense de, Putin’in karizmasında onulmaz yaralar açtı.

Wagner’i, Yevgeni Prigojin’in  Wagner'i 2014'te kendisinin kurduğunu iddia ediyor.Prigojin, zengin bir iş insanı ve hüküm giymiş bir suçluydu. Kurduğu yemek firması Kremlin'e hizmet vermeye başladığı için Prigojin, "Putin'in şefi" lakabını almıştı. Prigojin, 2022'de Rus mahkumları da Wagner'in bünyesine katarak grubun savaşçılarının sayısını artırdı.

Prigojin defalarca Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov'u beceriksizlikle suçladı. Rusya Savunma Bakanlığı'nın Wagner'i doğrudan kontrolü altına almasını sağlayacak sözleşmeyi imzalamayı reddetti. 23 Haziran'da ise bu kez üst düzey Rus savunma yetkililerini, Ukrayna'da Wagner birliklerini bombalamakla suçladı. Bir gün sonra Prigojin'in birlikleri, Rusya'nın güneyindeki Rostov-on-Don kentini ele geçirdi. Wagner birlikleri "askeri liderliği görevden alma" amacıyla Moskova'ya ilerlemeye başladı.

Prigojin, Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko'nun arabuluculuğunda Kremlin ile yapılan müzakerelerin ardından ilerleyişi durdurdu.

Prigojin ayrıca kendisine sadık Wagner birlikleriyle birlikte Belarus'a sürgüne gitmeyi kabul etti. Anlaşma uyarınca diğer Wag er birlikleri de Rusya'da düzenli orduya katılacak. İsyana katılanlara yönelik suçlamalar ise düşürüldü. Şu anda, Prigojin’in, Rusya’da olduğu sanılıyor. Askerleri içinse tüm suçlamalar düşürüldü.

Wagner'in paralı askerleri 2015'ten beri Suriye'de, hükümet yanlısı güçlerle yan yana savaşıyor ve petrol sahalarını koruyor. Grubun Libya'da General Halife Hafter'e sadık güçleri destekleyen birlikleri var. Orta Afrika Cumhuriyeti de ülkedeki elmas madenlerini korumak için Wagner'i kullanıyor. Grubun Sudan'daki altın madenlerini de koruduğuna inanılıyor.

İsyan, Vladimir Putin'in 20 yılı aşkın süredir devam eden iktidarında onun otoritesine en büyük meydan okumaydı. Nükleer silahlara sahip, Rusya Federasyonu, saatler içinde Moskova’ya yaklaşan, silahlı ÖAGŞ, WAGNER karşısında, çaresizliği yaşadı. Adeta felç oldu. Belarus Başkanı, devreye girmesiyle isyan bastırılsa da, Wagner ve benzeri ÖAGŞ’lerinin, yarattığı sorunun, hukuki sorunlarda da ciddi olduğu ve ordu içinde ordu, devlet içinde devlet gibi hareket ederek, merkezi yönetimler üzerinde kontrolsüz bir güç kullanma kapasitesinin olduğunu da ortaya koydu.

110 ülkede faaliyet yürüten, 90’ı aşkın ÖAGŞ ve 100 milyar dolarlık yıllık ciro!

ICIJ'in (International Consortium of Investigate Journalists) yaklaşık olarak iki yıllık bir araştırma sonucu elde ettiği verilere göre, dünyada 90'a yakın özel askeri şirket bulunuyor ve bunlar 110 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Bu şirketlerin içinde yer aldığı yıllık 100 milyar dolarlık bir endüstriden söz ediliyor.

Türkiye’de ÖAGŞ olarak bilinen ilk ve tek şirket: SADAT | ASRİKA hayal mi tehdit mi?

Şirketin web sayfasında, “SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. uluslararası savunma alanında danışmanlık, askeri eğitim ve lojistik hizmetleri veren ilk ve tek Türk Özel Askeri Şirketidir.” İbaresi var. Sahada askeri operasyona dair bir açıklama yok. Danışmanlık, eğitim ve lojistik faaliyet konusu olarak belirtilmiş durumda.

Ayrıca, “SADAT Savunma (E) Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ başkanlığında Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birliklerinden emekli olan 23 Subay ve Astsubay tarafından kurulmuş ve Şirket Ana Sözleşmesi 28 Şubat 2012 tarihli ve 8015 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak faaliyetlerine başlamıştır.” deniliyor ve  “SADAT Savunma, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatlarının ihtiyaç duyabileceği her türlü hizmeti A'dan Z'ye sunma imkan ve kabiliyetine sahiptir.” Diye açıklama bitiriliyor.

SADAT denince, akla ister istemez ASRİKA PROJESİ geliyor. Ana dili arapça, başkenti İstanbul olan bir Asya-Afrika islam devleti. SADAT Başkanı Melih Tanrıverdi’nin babası, SADAT’ın temellerini atan Adnan Tanrıverdi, “28 Şubat’tan 15 Temmuz’a” kitabında ASRİKA projesini 28’i Asya, 28’i Afrika’da olan Müslüman ülkelerin ittifak kurması gerektiğini ifade ederek şöyle açıklıyordu: “Halkın çoğunluğu Müslüman olan 60 devletin 28’i Asya, 28’i Afrika ve 4’ü Avrupa kıtalarında yer almaktadır. Avrasya ve Kuzey Atlantik ittifakı İslam coğrafyasına barış ve huzur getirmediği gibi, ihtilafların, çatışmaların ve iç savaşların asıl sebebi haline gelmiştir. Bu sebeple, İslam dünyasının Asya-Afrika coğrafyası “ASRİKA” mihverinde yeni bir ittifakın içine girmesi zaruret haline gelmiştir.”

Bu açıklamalar ve düzenli toplantılar, A.Ş. şeklinde kurulmuş ve doğal olarak kar amacı güden bir özel şirketin, 32 devleti kapsayacak bir ASRİKA DEVLETİ projesiyle ilişkilendirilmesi ister istemez, kafalarda soru işareti yaratmaktadır.

Sonuç ve değerlendirme

ÖAGŞ’ler, uluslararası ilişkiler alanına, antik çağlardan beri aslında yabancı olmayan aktörlerdir. Paralı askerlik neredeyse savaş ve insanlık tarihi kadar eskidir. Ancak, uluslararası ilişkilerin ana aktörleri  bugün halihazırda devletlerdir. ÖAGŞ’leri, özellikle ulus devletlerin yükseldiği dönemde, devletlere ait olan askeri güç kullanma tekelinin, günümüz ekonomik koşullarında ve kapitalizmin kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi yaklaşımının da etkisiyle, “Yönetişim” adı altında, ÖAGŞ’lerinin de bu tekele ortak edilmesi hem hukuki açıdan hem de güvenlik açısından ciddi sorunları da beraberinde getirmektedi Ancak, bugün itibariyle, şu sonuçlara varabiliiz:

1-   ÖAGŞ’leri, işledikleri suçlar nedeniyle; Hem kurumsal hem de bireysel olarak, kurulu bulundukları ülkelerin ceza mahkemelerinde yargılanabilirler. Aynı zamanda, bu suçları işledikleri ülkelerin de ceza yargısından istisna değildirler.

2-   ÖAGŞ’leri, insanlığa karşı suçlarda ve insancıl hukuka aykırı eylemlerinde, hem bu emri veren yöneticileri hem  bu suçları işleyen personelleri ile Uluslararası Ceza Mahkemelerinde (UCM) bireysel olarak yargılanabilecek durumdadırlar.

3-   ÖAGŞ’lerine yol veren veya bu şirketleri kullanan devletlerin de DOLAYLI SORUMLULUKLARI vardır. O yetkililer de Uluslararası Ceza Mahkemelerinde yargılanabilirler.

4-   ÖAGŞ’leri, eğer bir bölgede hakimiyet kurmaları halinde de başarısız devletlerin yerine geçme hallerinde de doğrudan devlet gibi sorumlu tutulabilirler.

5-   WAGNER isyanı; Devletlerin tekelinde olması gereken, silah kullanma tekelinin özelleştirilmesinin, hukuki sorunları beraberinde getirmesi yanında, daha da önemli olarak güvenlik sorunu da yarattığı ve devlet otoritesinin, meşru hükümetlerin, hiç beklemedikleri anda, tehlikeye düşebileceklerini ortaya koymuştur. İki kutuplu dünyanın süper gücü Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında, toparlanma sürecine giren Rusya Federasyonu’nun bir ÖAGŞ karşısına aciz kalabileceğini ve nükleer silahlara ahi erişimi durumunda dünya barışı için de hayati sonuçlar doğurabileceğini bize göstermiştir.

6-   Bu tür oluşumlar hakkında, uluslararası düzeyde regülasyonların gelmesi ve bu şirketlerin silah kullanma “operasyon kabiliyetinin” kısıtlanması gerektiği apaçık ortadadır.