İzmir’in dağları kekik kokar, rüzgârı fesleğen taşır, ovalarında adaçayı serinler.

Çarşılarında dolaşırken nane, lavanta, biberiye birbirine karışarak zamanın içinde eriyen bir iksir gibi burnunuza dolarken, antik çağın Bergamalı hekimi Galen’in gölgesi sanki hâlâ bu topraklarda geziniyor. Çünkü İzmir, binlerce yıldır doğanın bilgeliğini taşıyan bir coğrafyanın mirasçısıdır.

Bergama, sadece görkemli kütüphanelerin, sütunları hâlâ ayakta kalabilmiş tapınakların değil, aynı zamanda bitkilerle yoğrulmuş bir tıp anlayışının da doğduğu yerdir. Claudius Galen’in, antik çağın en büyük hekimlerinden biri olarak, doğup büyüdüğü bu topraklardan Roma’ya taşınan bilgeliği, aslında bugün hâlâ mutfaklarımızda, pazar tezgâhlarımızda ve şifalı ellerimizde yaşamaktadır. O, eşeklerin ve domuzların anatomisini inceleyerek tıp ilminin temellerini güçlendiren bir cerrah, Roma imparatorlarının başucunda duran bir hekim ve otları yalnızca tatlarıyla değil, sıcaklıkları ve dokunuşlarıyla da sınıflandıran bir bilgeydi.

Galen’in reçeteleri, zamanın ince eleklerinden süzülüp günümüze kadar geldi. Maydanoz hâlâ tıkanıklıkları açar, rezene ve kuşkonmaz sindirimi rahatlatır. Ebegümeci, semizotu ve marul, yüzyıllardır hararet düşürmek için kullanılır. Ve menekşe, hâlâ kalbi yatıştıran bir dokunuş gibi aktar raflarında yerini korur. Antik Bergama’nın şifalı taşları, toprakları ve suları, yüzyıllar boyunca İzmir’in ruhunu beslemiş, bu şehirde yaşayan herkesi doğayla iç içe bir yaşama çağırmıştır.

Her yıl düzenlenen ot festivalleri, köy meydanlarında pişen şevketi bostan yemekleri, enginarın merasimle haşlanıp sofraya gelişinin kutsallığı… Bunların hepsi, Galen’in yazdığı reçetelerin mutfakta hayat bulmuş hâli değil de nedir?

İzmir’in otları, sadece birer yemek malzemesi değil, çağlar boyunca süregelen bir geleneğin, bir iyileşme ritüelinin ve doğayla kurulan kadim bir dostluğun nişanesidir. Ve belki de bu yüzden, bu şehirde her sabah doğa uyanırken, bir yerlerde bir çaydanlıkta adaçayı demlenir, bir avuç kekik kokusu rüzgârla şehre yayılır ve Galen’in mirası, bu topraklarda yaşamaya devam eder.