Etrafıma şöyle bir baktım. Kimler tarafından yönetiliyoruz ve hangi yönetim modeline göre idare ediliyoruz diye ve ciddi anlamda her söylemin demokrasi, her kapının insan hakları ve evrensel değerler olduğunu ifade eden, faşizan dünya görüşüne kağıttan kaplan görünen, dışı seni yakar içi beni anacım dediğimiz sivil toplum kuruluşları ile yöneticileri tarafından ‘napalım elimizdeki bu’ bir mantıkla günlerimizi avutuyoruz.
Her iki lafından biri bu memleketteki sivil toplum kuruluşlarının; ‘gençler’
Aşağı gençler, yukarı gençler.
Aman gençler, canım gençler.
İlle de gençler, gençler de gençler deniliyor… Deniliyor. SADECE O KADAR, DENİLİYOR.
Hasbel kader bir yere gelmiş bir genç iseniz de size tepenizdekilerin hatırlattığı da ‘şşşşt bak akıllı ol, el pençe divan dur.’ Kendi başına karar alma, bir sor soruştur, sakın hata yapma. Burada ben ne güne duruyorum. Yanıma gelip eğriyi doğruyu benden öğren. Her şeyin en iyisini ben bilirim. Bak mesela bu MATERYAL nereye konulur? Bu kahvenin karşısına, güruh bir binanın önüne, arabalarıyla doğrudan geçip kafasını bile kaldırmaya tenezzül etmeyecekleri bu işlek caddeye sen karar verip koyamazsın. Uygun olmaz.
Lakin şu kahvenin karşısına, güruh bir binanın önüne, arabalarıyla doğrudan geçip kafasını bile kaldırmaya tenezzül etmeyecekleri şu işlek caddeye ben karar verirsem çok da güzel, hep de güzel, pek de güzel koyarım. Fevkaladenin fevkinde uygun olur.
Ha sen benim dediğim yeri uygun görmedin mi? O halde benim evimin bahçesi DAHA münasip olur ama senin dediğin yer olmaz.
Anladın mı ey genç? Ey yeni yetme nesil? Güzel çocuğum benim, çok seviyorum ben sizi, siz bilmezsiniz biz ne mücadelelerden geldik? Ne zorluklarla buraları ayakta tuttuk, yoktan var ettik. Büyük kavgalar, büyük oyunlar, büyük mücadelelerden geçtik. Siz bunları bilemezsiniz. Tabi soracaksınız, bizde size neyin ne olduğunu her zaman göstereceğiz. Biz neden varız? Sırf bunun için. Ben senin tependeki kişiyim bunu sakın unutma.
Monarşik yönetimlerin, oligarşik paydaşlarıyla beraber faşizan uygulamaları ve otoriter karakterlerine Kemalist bir Türk genci olarak ‘İTİRAZ’ ediyorum.
Şu İzmir çukurunda geride bıraktığım birçok engeli nasıl aştıysam, sizleri de aynı inanç ve kararlılıkla geride bırakacağıma her şeyim üzerine söz veriyorum.
Yılmak yok,
Bırakıp gitmek yok,
Hep mücadele, çok mücadele, tam mücadele ile bu ülke için çalışmak var.
Zamanı geldiğinde de gençlere GÜVENMEK…