Açlık, birçok kimyasal tarafından düzenlenen karmaşık bir süreç. Çocukluk çağından beri öğrenilen davranışsal bilgiler, fizyolojik süreç ve duygular da işin içine girdiği zaman neden beslendiğimizi çözmek bir o kadar zor. Televizyon reklamlarında soğuk, şekerli veya asitli bir içeceğin yudumlanmasından sonraki o mutlu yüz ifadesi, cips veya çikolata yendikten sonra alınan keyifin simgelenmesi, hatta hayatımızın mutlu anları ile ilişkilendirilmiş pastalar ve yemeğe çıkarak yapılan kutlamalar derken duyguların hakimiyeti ağır basmaya başlıyor.

YEMEĞE YÖNLENDİREN DUYGUSAL SÜREÇ

Psikolojik süreçlerde etkili olan seratonin ve dopamin adlı kimyasallar kişinin gün içerisinde daha mutlu ya da daha mutsuz; daha kaygılı ya da daha rahat; daha huzurlu ya da daha tedirgin olması gibi dönemleri yönetiyor.

Dopamin yoksunluğunda, hayatınızı ışıltısını yitirmiş gibi görebilirsiniz. Kendinizi boşlukta, moralsiz, bitkin hissedebilirsiniz.

Seratonin açlığı çekiyorsanız endişe ve gerginlik yaşayabilir; işiniz veya özel hayatınız kontrolden çıkıyormuşcasına kaygı duyabilirsiniz.

Tüm bu durumlarda duygusal yeme davranışının gelişmesi olağan bir durumdur. Kişi kendini bunalmış, üzgün, stresli, canı sıkkın hissetiğinde beyin kimyası da buna tepki verir. Dopamin ve seratonin depoları boşalır ve vücut bu biyokimyasalların boşluğunu daha fazla karbonhidrat ve yağlı besine ihtiyaç duyarak kapatmaya çalışır Sonuç olarak saatlerce çalışmışcasına fiziksel açlık bulguları kendini göstermeye başlar.

YEMEĞE YÖNLENDİREN FİZİKSEL SÜREÇ

Yemek saati yaklaştığında kendini gösteren mide guruldamaları ve kasılmaları açlığın en belirgin fiziksel bulgularıdır. Normal bir insanda günlük enerjinin çoğu bazal metabolizma dediğimiz organların aktivitesini sürdürebilmesi için gerekli enerjiye harcanır. Normal ağırlığa sahip bir kadın günlük ortalama 1400-1600 kcal enerji harcayabilirken erkeklerde bu değer 1800-2000 kaloriye kadar çıkabilmektedir. Açlık süreci başladığında ortalama 3 saatte bir düşen kan şekeri seviyelerini dengelemek için ilk önce karaciğerdeki şeker depoları kullanılır ve kan şekeri 50 mg/dl düzeyinin altına düşürülmemeye çalışılır. Bu döngü gün içerisindeki beslenme eylemiyle birlikte aynı şekilde defalarca devam eder.

DUYGUSAL AÇLIK BELİRTİLERİ

Çevremdekiler yemek yerken aç olmasamda yemek yerim

Sadece yapacak bir iş olsun diye yemek yerim

En sevdiğim yemeyi yiyemediğimde çok üzülüyorum

Sık sık televizyon karşısında yemek yiyorum.

Kendimi avutmak için yemek yiyorum.

Gece kalkıp abur cubur yemek istiyorum.

Eve geldiğimde birşeyler yemeyi seviyorum çünkü beni rahatlatıyor.

Yukarıda sıralanan cümlelerden birkaçı sizi de ifade ediyorsa duygusal yeme davranışı geliştirmiş olabilirsiniz.

DUYGUSAL YEME DAVRANIŞINDAN KURTULMAK İÇİN

Serotonin açlığı sizi şeker ve karbonhidratların peşine sürüklerken; dopamin yoksunluğu da aynı şekilde yağlı besinler ve kafeine yönlendirebilir. Yemek bağımlılığı ve duygusal açlığın üstesinden gelmek için;

Pilates ve yoga gibi sakinleştirici egzersizler ve esneme hareketlerini sıklıkla tekrar edin.

Günlük olarak 20 dakikalık periyotlarla güneşten yararlanın ve vitamin D üretimine destek olun. Bu sayede depresyonun da önüne geçebilirsiniz.

Karbonhidrat grubundan esmer ürünlere yer verin. Beyaz ekmek yerine, tam buğday ya da tam tahıl ekmeği; pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih etmeye başlayın.

Gergin hissettiğiniz dönemlerde papatya ve melisa çayı tüketin.

Dopamin yoksunluğunda proteine olan ihtiyaç artar bu nedenle öğünlerinizin her birine az yağlı peynir, yumurta, yoğurt gibi sağlıklı protein kaynakları yerleştirmeye çalışın.

Beslenme alışkanlıklarınızla yüzleşmek adına günlük tutmaya başlayın ve bir uzmandan yardım alın.