Gezi, bir ağaçtı; o ağacın her yaprağında bir ümit vardı. Dört yıl önce bugünlerde dallarımızı kırdılar filiz verdik. Umudumuzu köklemeye çalıştılar; tutunduk inançlarımıza.
Ne değişti, demeyin bana! Hukuksuzluk, adaletsizlik, umursamazlık diz boyu! Karanlık, şiddet, haksızlık bir bıçak gibi kemiğimizde! Daha aydınlık bir ülke imajıyla iktidara gelenler karanlığı daha karanlık yaptılar! Hırsızlık, yolsuzluk yapanlar; katliamcılar, tecavüzcüler hiçbir şey olmamış gibi ortalıktalar. Cezasızlıkla ödüllendirilenler, içimizdeler! Ama bir şey değişti: Hani küçükken büyüklerimizin anlattığı bir hikâye vardı: Baba oğluna önce bir çubuk verir ve ondan bu çubuğu kırmasını ister. Çocuk da rahatça onu kırar! Sonra bir deste şeklinde çubukları verir; ondan yine kırmasını ister; çocuk bu defa kıramaz! İşte bizi de böyle kıramadılar bence! Yıllarca yapılan ve bu dönemin iktidarınca daha da belirgin hale getirilen dilde, dinde, ırkta, siyasette yapılan ayrımcılık bu defa tutmadı sanırım! Çünkü biz bir araya geldiğimizde birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi hatırlayan bir milletiz.
Geçtiğimiz referandumda da bunu gördük! Biz ve bütün dünya gördü! Karanlığa, adaletsizliğe, hukuksuzluğa hayır, dedik! OHAL adı altında kararnamelerle ülke mi yönetilir? Yönetildiği zannedilir. Toplumun nabzını iyi tutmak gerekiyor bence! Yani hiçbir şey anlatıldığı gibi tozpembe değil! İşsizlik almış başını gidiyor! Eğitim dibe vurmuş, ekonomi bozulmuş! Milli servetlerimiz bilmem kimlerin elinde… Beyin göçü tavan yapmış; sınırlarımda bilmem ne belalar var; IŞİD, FETÖ… Ben çocuğumun geleceğinden endişe duyarken cumhuriyete ve Atatürk’e saldırılar bir balyoz gibi tepemizde patlıyor! Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk keşke yasaydı, diye bağırmak geliyorken içimizden bu bahsedilen tozpembelik de nedir? Kâbusta gibiyiz yahu; uyansak da bunları hiç yaşamamış olsak!
Ekmeğimizin peşindeyiz, vatanımızın derdindeyiz! Bizim gidecek yerimiz mi var? Huzur istiyoruz! İnsanca yaşamak istiyoruz! Çağdaş, demokratik, laik bir ülke istiyoruz! Ekmek almaya giden bir çocuk vuruldu, oğlunun kemikleri babasına kargoyla yollandı! Bir insanın ölümüne biçilen değer mahkeme masraflarından az oldu! Ülkesine sahip çıkanlar ayyaş oldu, dinsiz oldu! Daha neler neler oldu! Kararnamelerle nereye kadar yönetilir ülke? O ağaçtaki son yaprak düşmedi; aksine yeni filizler doğdu. İktidar sahiplerinden güç alarak bu yapılanları görmezlikten gelip sadece kendi menfaatini düşünenler kaybedecekler! Demokrasiye, cumhuriyete inanıp Atatürk’ün gösterdiği çağdaş, laik, bilimsel ilkeleri kendilerine kılavuz yapanlar, kazanacaklar! Çünkü gezi ruhu aramızda…