Merhaba Arif Abi,

Çok olmamıştı İstanbul’a taşınalı, olsun olsun üç ay. Ekimin son haftası belki kasıma akarken günler, TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı dördüncü kez açıyordu kapılarını. İlkinden beri sevinçle (biraz da şaşkınlıkla) karşılamıştım kitapla okurun böylesi yoğun buluşmasını. Her şeyiyle hükmünü yürüten, kitabı alenen/ kasten suç aleti sayan 12 Eylül darbesine (dünyanın gördüğü vahşi cuntalardan birine) doğrudan kafa tutmaktı bu! Dönemin belediye başkanı Osman Özgüven’in önderliğinde, 1986’da ilki düzenlenecek Dikili Barış, Emek, Demokrasi Şenliklerinin de yolunu açıyordu sanki bu Fuar.

İlk günün ilk saatlerinde soluğu Fuarda almıştık. Kapıdan girerken aldığım o derin nefesleri bunca yıl sonra bile anımsarım.

Aklımızda olanlar, gözümüze çalınanlar... derken çoğaldı kitap dolu torbalar. Astık hepsini kızımızın arabasına... Çooook eski dost Öner Yağcı, çalışkan yazın emekçisi Feridun Andaç, kitaplarını ilgiyle okuduğumuz Muzaffer İzgü, Yağmurlar Nereye Yağar Hidayet Karakuş, kızımız için kitaplarını erken erken edindiğimiz Ayla Çınaroğlu, Gülten Dayıoğlu, Yalvaç Ural; sonra Ahmet Telli, Nevzat Çelik, Sennur Sezer, Ataol Behramoğlu... Yıllar sonra anımsadıklarım böyle... Bir de o gün tanıştığımız, bir daha da ayrı düşmediğimiz Fatih Erdoğan.

‘Artık çıkalım mı? Bugünlük yeter mi?’ bakışlarımız gidip gelirken Seslerin Ayak Sesleri, Yoksulduk Dünyayı Sevdik, Alıcı Kuşu Kardeşliğin kitaplarını döne döne okuduğumuz, Tuzburnu Feneri’ni (“Hey gardiyan gardiyan/ Gel de/ Bak parmaklıklardan/ Tuzburnu Feneri değil/ Umudun şimşeği çakan”) ezber ettiğim Arif Damar değil mi o?

Evet, sendin Arif Abi! Koştum standa. İlk karşılaşmamızdı. Ne konuşulursa ayaküstü... Sonra son çıkan kitabına Acı Ertelenirken’e uzandım. Sen adımı yinelememi beklerken “Kızımız için imzalarsanız...” diyecek oldum. Sonrası şaşkınlık. “İmzalamam!” diye haykırmıştın da ne edeceğimi bilememiştim. Üzüntüm şaşkınlığıma baskın mı gelmişti, bilmem; açıklama gereği duymuştun: “Sen kaç yaşındasın ki kızın kaç yaşında olsun?”

Nasıl uygun görüyorsan öyleydi...

Bana imzalayacakken kitabını, durmuş, sormuştun peş peşe:

- Nerede kızın?

- Arabasında... A, uyumuş!

- Adı ne?

- Emek...

O, az önce, “İmzalamam!” diyen şairin yerinde şimdi başka birisi vardı! Acı Ertelenirken’i okuması için kızımızın önünde yıllar.

O yıllar çabuk geldi geçti Arif Abi.

İstanbul’da yaşadığımız dönemde sık sık görüştük ne ki tası tarağı toplayıp İzmir yollarına düşünce biz, araya uzun zamanlar girdi.

***

2004’te Konak Belediye Başkanlığına A. Muzaffer Tunçağ seçilince kentteki sanat edebiyat etkinlikleri de büyük ivme kazanmıştı. Bir süredir yapılagelen İzmir Şiir Buluşmaları da artık uluslararasıydı. Sevgili Tunçağ’ın bir isteği de o yılın dünya şiir günü bildirisini yazan şairin, İzmir’de “Onur Konuğu” olarak ağırlanmasıydı.

2006’nın bildirisini sen yazmış, “Şiir depremdir, şiir ayaklanmadır, şiir başkaldırıdır. Şiir şimşektir, yıldırımdır, gök gürültüsüdür şiir....” diye başladığın metni “Ötesi yok.” diyerek bitirmiştin de o yılın etkinlik kitabının adına taşımıştık senin kapanış tümceni.

Anı-izlenim defterine şunları yazacaktın:

Bir kent kuşkusuz mimari yapıları, antik eserleri, doğası ve daha birçok nitelikleriyle de güzeldir. Benim düşünceme göre insanlarıyla ya güzeldir ya da değildir. İzmir’e beni davet eden Sayın Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ’ı ve Kültür Müdürü Şair Halim Yazıcı’yı yakından tanıdıktan sonra İzmir hemen güzelleşti. Sonraları halkını tanıdım. Şiire, şaire gösterdikleri sıcaklık, içtenlik, değerbilirlik beni tepeden tırnağa mutlandırdı. (...) Çok ama çok mutlu oldum. Ayrılırken hüzün duyuyorum.

Sunuculuğunu da yaptığım etkinliğin üçüncü günüydü. Bergama Vapuru’yla Körfez turundaydık. Çok olmamıştı iskeleden ayrılalı. Kızımız Emek’le ikinci kez geldik yanına. Ve alıp seni yirmi yıl önceye götürdük...

“İmzaladım ama değil mi sonra kitabı Emek için?”

Genişçe gülümsedin. Acı Ertelenirken de yanımızdaydı... Uzun uzun baktın o yıllara; altmışlı yaşlarına, hayata, direncine, hapislik günlerine, belki de Arif Barikat’a!

***

Havalar ağırdan soğuyor Arif Abi, kışın eli kulağında. Salgın yüzünden kiraz mevsiminde taşındığımız yayla evindeyiz hâlâ. Ve ben her yıl bahçemizdeki (ikisini ellerimle diktiğim) kiraz ağaçlarının altında hep o türküyü söylemekteyim:

Haziranda kiraz dalı/ Çocuklar uzansın diye/ Yere doğru/ Eğilir.

........................

Arif Damar (şair/ 23 Temmuz 1925-20 Ekim 2010)

Arif Damar, Acı Ertelenirken, Adam Yayınları, 1985

Arif Damar, Seslerin Ayak Sesleri, Yazko Yayınları, 1980