İşi bir bilene bırakmak lazım derler ya bu söz gerçekten hayat içinde büyük anlam taşıyor. İşi bilene bırakmadğımızdan bir çok konuda zorluklar çekiyor, hatta işi içinden çıkılmaz hale getiriyoruz. Bu durum her konu için geçerli evet ama ben bu yazıda sanat boyutunda bir şey söylemek istiyorum.
Şimdi belediyeler anlayışları doğrultusunda ve belediyenin en üst noktasındaki kişi yani belediye başkanının aslında sanata bakış açısı doğrultusunda ileriliyor sanatın o il, ilçede nasıl ilerlediği yada gerilediği. Tabiki katılıyorum İzmir bu konuda şanslı sanat adına güzel projeler oluyor. Ben teknik olarak bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Mesela şimdi o canım belediyelerin o canım tiyatro salonları iş bilmeyenler tarafından yapıdığı için ( adına çok amaçlı salon diyorlar, ki hiç bir amacı olamayan bir hal almış durumda ) dev dekorlu dev kadrolu hiç bir oyunu kabul edemiyorlar. Gerçekten aslında tek sanat anlamında da değil. Teknik olarak bir çok belediyenin bir çok salonu seminer ve sempozyumlarda dahi iş görmez durumda. Ses ışık yetersizliği kulis yetersizliği sahne boyutları. Yani o kadar belli oluyor ki yapmak için yapıldığı. Yazık değil mi o salon için harcanan paraya yazık değil mi o salon için harcanan emeğe.
Yaklaşık 2 hafta önce İzmir Devlet Tiyatrolarından Levent Ulukut ile bir kısa toplantımız oldu. Bu konuyu Levent ağabeye açtığımda kentin bir yarasına parmak sokmuşum gibi oldu. “Biz istemez miyiz devlet tiyatroları olarak sezon içi sahneye koyduğumuz oyunları belediye salonlarında seyircinin ayağına götürmeyi.”dedi. Gayet samimi ve içten söyleyerek. Ardından ekledi “Biz devlet tiyatroları olarak bizden destek ve fikir isteyen belediyelere uygunluğumuz dahilinde elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Her zaman diyoruz ki, salonlarınızı yaptırırken bizlerden fikir alın. İşi bir bilene sorun.” (bu kaliteli sohbet için kendisine teşekkür ediyorum)
İşte deiğimiz gibi işi bir bilene sormak lazım. Hadi gelin sert mizahla aktarayım son olarak diş ağrınız için göz doktoruna mı gidiyorsunuz. Yada marangozun yapacağı bir işi metal atölyesinde yaptırmaya kalkarsanız o işi oldu diye düşünseniz dahi bir dünya sorunlar çıkacak karşınıza. Sanatın her alanında bu durum çok büyük önem arz etmekte.
Sanatta iş bilmezler yüzünden sahneye konan oyunlar sanatı yalnış tanıtıyor. İş bilmez kişilerin yaptığı sahneler hiç bir işe yaramıyor. Bu kostüm dekor içinde geçerli. Her zaman dediğim gibi tiyatrolara seyirci yetiştirmek çok önemli. Tekniği de adam yetiştirmek çok önemli. Öyle ama arada bütçe anlamında oluşacak afrka ne diyeceksin derseniz. İnanın işi bilen sizi bütçe anlamında da kurtarıyor. Çünkü hem yapım aşamasında gereksiz her durumdan uzak duruluyor. Hem de daha sonra ortaya çıkacak ihtiyaçlar ya da eksizkler olmayacağından ek bir bütçeye gerek kalmıyor.
Sanat bu şakaya gelmez bir bakmışsınız yetişen nesil tepe taklak. Unutayın bana sorarsanız yediğiniz ekmek içtiğiniz su kadar ihtiyaç. Ve Yüce Önder Baş ve tek komutan bu ülkenin en büyük kurtarıcısı, bu ulusun asla ama asla unutmayacağı, Atamız babamız ve en değerli büyümüz Mustafa Kemal ATATÜRK’ünde dediği gibi...
“Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”