Neredeyse bir ay önce başlattığımız Şehir Tiyatrosu tartışmaları kentimizde ciddi bir gündem oluşturdu. Birçok tiyatro üreticisi gazetemiz sayfalarından kendini ifade ederken, 9 Eylül Gazetesi yazarı Haluk Işık'ta kendi köşesinden tartışmaya katılarak, özgür ve özerklik çizgisinin altını çizdi. Oldu bittiye izin verilmemesi gerekliliğini tüm kesimlerce kabul edilen bir gerçek olarak duruyor karşımızda.
Tiyatronun ödenekli kurumlardaki özgürlük ve özerkliğine dair yıllardır yapılan tartışmalardan çıkartacağımız bir sonuç var. Bazıları o kıtayı hiç görmedi diye bulunmamış değildir. Üstelik haritaları yapılmış, coğrafyasına hakim olunmuştur. Kafamızı çıkarttığımız kumdan yeni bir şey keşfettik heyecanını duymamız güzel elbette ama gerçeklere gözümüzü kapatmak bizi uçurumun kenarına getirecektir.
Burada İzmir tiyatrolarının -şüphesiz tartışmalara katılıyorlar- çok daha önemli bir etki ortaya koymaları gerekmektedir. Sadece şehir tiyatrosu değil, yerel yönetimlerin tiyatroya ayırdığı bütçeleri de tartışmamız gerekmektedir. Bunu bütçeyi azaltalım anlamında söylemiyorum tabii ki. Aksine bu cümleyi referans gösterecek belediye başkanları bilmeli ki, o bütçe arttırılmalıdır. Bağımsız tiyatro üreten sanatçıların, seyirciyle buluşması iş edinilmeli, daha iyi bir üretim için alt yapı şartları sağlanmalıdır. Yeni başlayanlar teşvik edilmelidir. Eğer belediyede tiyatro sanatının içinden gelen bir insan yoksa, oyunların bütçelendirilmesinde kriter "seyirci ünlüleri tercih ediyor" olmamalıdır. Mesleğini iyi icra ettiği için ünlenen meslektaşlarımıza değil sözüm. Ya da taşralı bir sanatçının içi boş "hemşehrimiz dururken bunları almayın" cümlesi değil. Gerçek bir değerlendirme. Bir taraftan seyirci için bütçesini zorlayan nitelikli oyunları düşük bir bütçeyle kente sunmak, bir taraftan da kentte yaşayan sanat üreticisinin ürünlerine sahip çıkmaktır. Bunlar Şehir tiyatrolarının yanındaki tali tartışmalar olarak duruyor.
Şehir tiyatrosuna dair insanlar sözlerini söylemeye başladıktan sonra bu konuya sessiz kalmayan Büyükşehir Belediyesini tebrik etmek gerekir. Birçok yerel grubu arayarak davet eden ve bu konuda herkesi dinleyerek sağlıklı bir yapı geliştirmeye çalışacaklarını belirten belediye yetkililerine teşekkür ederiz. Özellikle bu konuda gösterdiği gayretten ve yaptığı görevlendirmeden dolayı sevgili Tunç Soyer'i tebrik ederim. Yıllardır başarıyla çalışan ekip, sayın Soyer'in olaylara bakış açısında zenginliği ve arkalarında durarak yaptığı görevlendirmelerle bir çok farklı projeyi de hayata geçirmek için çalışmalarına başlamış. Dilerim bu süreçten sonra bir araya geldiğimiz toplantılar da artarak devam eder.
Sevgili Soyer'den tek bir şey istedik aslında "Şehir Tiyatrosu lütfen!" derken; bu konuyu bizimle tartışmasını. Bu isteğimize karşılık vermesi beklentilerimizin boşa çıkmayacağının göstergesi. Dünyanın en büyülü şehirlerinden İzmir, Festivallerin, sanatın kenti olma yolunda sağlam adımlar atıyor. Heyecanlanmamak mümkün değil.
Bu arada yarın Haluk Işık, Cezmi Baskın ve Levent üzümcü ile beraber Karşıyaka Belediyesi'nin davetlisi olarak Türkiye'de Sanat ve Tiyatro'yu konuşacağız. Çarşı Kültür Merkezinde saat 18.00'de, gelsenize az da karşılıklı dertleşelim.
Bir derin sızı bugün tabii. Veysel'in gözleri mıh gibi çakılı aklımızın ortalık yerinde. Dağınığız biraz Suruç'tan, Ankara'dan, İstanbul'dan, Diyarbakır'dan, Paris'ten ve ruhumuzu kanatan onlarca patlamadan bu yana. Son söz bir açık davet aslında. Ahmet Davutoğlu'nun bildiklerini açıklaması bu topraklarda yaşayan insanlara namus borcudur. Onu da heyecanla bekliyoruz!