İlzam ne demek?
TDK'ye göre ilzam kelimesinin anlamı şu şekildedir:
- Cevap veremez duruma getirme, susturma
- Herhangi bir iş yerinin gelirlerini toplama işini üzerine alma 1. Bir tartışmada kuvvetli delil ve fikirlerle karşısındakini cevap veremez duruma getirme, susturma, susmaya mecbur etme anlamına geliyor.
İlzam Osmanlıca ne demek?
Kanun'un 321. maddesi ise, temsile yetkili olanların, şirketin amaç ve konusuna giren her türden işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkına sahip olduklarına hükmeder.
ilzam / ilzâm / الزام / اِلْزَامْ Muaraza veya muhakemede delil göstererek muhalifini susturmak, iskât etmek. Söz ve fikirde galibiyet. İltizam ettirmek. İsnad ve isbat etmek.
Osmanlı’dan bugüne İlzam!
Ben Arapça’dan Osmanlıca sonra Türkçe’ye geçen İlzam günümüzde Covid 19’dan sonra henüz tanısı konulmamış, aşısı bulunmamış toplumun yoksul kesimlerini etkisi altına alan İl(zam) 2022 salgını diye adlandırıyorum.
İlzam Osmanlı’dan sonra Cumhuriyet döneminde zam olarak insan yaşamına girdi. Toplumun yoksul kesimleri yoksulluğun açlığın pençesi altında inim inim inilerken yoksulluk üzerinden sermayelerine onlarca kat sermaye katanlar ve yeni sermayedarlar türüyor.
“İlzam 2022”, (zam) her alanda insanları sosyal yaşamdan kopararak barınma, beslenme, ulaşım, seyahat etme, tatil yapma hakkını elinden alarak açlığa, yoksulluğa sürüklüyor.
Genel yönetimlerin yaptığı zamları fırsata çeviren, olası önlemleri göz ardı eden, kaynakları halk için kullanmayan belediyeler toplu taşıma, su..., ücretlerine zorunlu zam yaptıklarını ilan ediyorlar.
Yoksullar barınma, beslenme sorunlarının yanı sıra ulaşım sorunu ile karşı karşıya geldi.
Belediyeler: Zorunlu zam, uyarlama, düzenleme, oran artışı…, söylemleri ile yumuşattıkları İLZAM 2022 (zam) haberlerini yayınlıyorlar.
Kaynak olmadığından yakınarak, genel yönetimlerin yaptığı zamları bahane ederek zam yapıp, giderleri Belde, Kasaba ve Şehirlerde yaşayan yoksulların üzerine yıkıyorlar.
Oysa gerçek çok farklı:
· Belediye Başkan Yardımcıları, Müdürler, Şube Müdürlerinin: Makam araçlarına, şoförlere, odacılara ihtiyacı var mı? Bu israftan elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
· Masları birbirine değen şefler, yapılacak iş bulamayıp siyasi çıkar için avare avare dolaşan fazla personel… Bu israftan elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
· Kalıcı doğal görsellik yerine, çevre düzenlemesi, peyzaj olarak iki haftalık diktiğiniz bitkilerin israfından elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
· Toplum nazarında hiçbir kazanımı olmadığı halde kendi siyasi şovunuz için düzenlediğiniz etkinlikler, yemekler, hediyeler, geziler… Bu israftan elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
· Kurulan Belediye Şirketleri nazarında oluşturduğunuz, hiçbir işlevi olmayan Yönetim Kurulu üyelerine huzur hakkı veya maaş ödüyorsunuz. Bu israftan elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
- Yoksullar açısından hiçbir sonucu ve getirisi olmayan kurum, kuruluş, STK’lar ve yandaş basına kendi siyasi karayeriniz için gereksiz ödemeler yapıyorsunuz. Bu israftan elde edilecek gelir, kaynak değil mi?
Sanırım bu kadar yeterli. Uzattıkça insana acı veriyor.
Zat-ı halleriniz nicedir?
Yaşamı canlı kalma olarak algılayan çoğunluk, dayanılmaz düzeylere gelen zamları “kader, alın yazısı” olarak görüp, geleceği için dualar ediyor.
“Kader, alın yazısı” insan yaşamına inançlar üzerinden empoze edildi.
Oysa gerçekler bu değil.
· İnsan, kendine dayatılan yaşama boyun eğerek “kaderim” diye kabullendiğinde insan olma özelliğini kaybeder!
· İnsan, “alın yazısı“ diyerek sürüklendiği ortamı kabullendiğinde anlı ak, omurgası dik kalmaz!
· İnsan, açlığı, yoksulluğu “kader, alın yazısı” görerek, şükür ederek yaşadığında insanlıktan çıkar.
· İnsan neslini sürdürmek için: Beslenmeye, barınmaya, sosyal yaşama ihtiyaç duyar.
- İnsan sağlıklı yaşamak için eğitime, bilime ihtiyaç duyar.
İnsanlar: Süre gelen yaşamlarında, farklı yaşam, farklı inanç, ulus, milliyet, renk ve dillerde toplumlar, devletler oluşturturdular.
Ulus, milliyet, din, mezhep üzerinden oluşan ırkçı gerici devletler şekillendi. Farklı ulus, inanç ve milliyetlerden oluşan toplumları bir arada tutan ekonomik ve siyasi güç oluşturan sermayenin oluşturduğu faşist, kapitalist devletler süreç içinde kendi sınırlarını aşarak iş birlikçileri ile küresel güç oldular.
İnsani olarak seyreden yönetimlerde: Genel ve yerel yönetimler özgürlükçü seçimler ile belirlenir. Seçilen yöneticiler topluma hizmet için görev alırlar.
Genel ve yerel yönetimlerdeki işleyişi, toplum temsilcilerince denetlenir.
Alınacak kararlar, yatırımlar, yapılacak zamlar… Toplumun temsilcileri ile tartışılarak, oylanarak yönetimlerce karar altına alınmalıdır.
Gerçeklik bu iken: Genel ve yerel yönetimler kendi siyasi geleceklerinin devamı için bilimsel eğitim yerine mezhepçi, ulusçu, dinci… Eğitim ile toplumu kaderciliğe sürükleyerek, insanları yoksullaştırarak, sorgulama, kendini ifade etme yeteneğini zayıflatarak yönetimlerden uzaklaştırırlar. Toplumun bu kesimlerinde çocuklar yoksul evlerinde doğar, yoksul büyürler, paralı eğitimlerden, sağlıktan, sosyal yaşamdan yoksun bırakılırlar.
Din, dil, mezhep, ulus, milliyet, renk… olarak ayrıştırarak kutuplaştırıp, düşmanlaştırırlar. Bu ayrışma üzerinde sürdürdükleri dini, siyasi söylemler ile kendilerine sadık seçmen profili yaratıyorlar.
Bu seçmenlerin yoksul kesimlerine, dini, milli söylemler ile okşayıp, maddi kırıntılar ile ölmeyecek duruma getirerek yanlarında tutarlar. Dinamik, kemikleşmiş yandaşlar üzerine çeşitli vesileler ile milli gelirden sermaye aktararak, siyasi güç kazanırlar.
Sonuç olarak!
Yerel ve genel yönetimlerin: “Zorunlu zam, uyarlama, oran değişikliği…”, adı altında sempati kazandırarak yaptıkları zam gerçekçi değil.
Zamlar: Yoksulluğun “alın yazısı, kaderi” hiç değil.
Her dilden, ırktan, milliyetten, inançtan, renkten insanlar zamlara karşı yaşam alanlarında STK’larda, Sendikalarda, Siyasi Partilerde, Meslek Örgütlerinde birleşerek eşit sosyal siyasal haklar ve milli geliri eşit paylaşmak için mücadele etmeli.
Yoksulluğu kabullenerek insanlıktan çıkmak yerine: Birlikte üreterek, birlikte yönetme mücadelesini sürdüren insan kalınmalı.
Hadi hayırlısı…