“Sanatı siyasetten, felsefeden, ideolojiden ayırmak çok tehlikeli. Sanat diğerlerinden arındırılmış, saf ve temiz kalabilir mi? Sanat kirlidir, bozuktur. Saf ve temiz sanat olamaz, çünkü sanat yaşama kuvvetli bağlarla bağlıdır." Böyle diyor Dario Fo. İtalyan oyun yazarı, tiyatro yönetmeni, oyuncu ve gülmecenin büyük ustası. Vahşi, barbar ve acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Savaşlar, toplu kıyımlar, hastalıklar, doğal afetler ve açgözlü insanoğlunun üzerinde yaşadığımız gezegene verdiği zararın boyutları dehşet verici. Gözü dönmüş açgözlü kapitalizm, daha fazla kazanmak uğruna doğayı acımasızca katlederken, yoksullaştırdığı halk kitleleri adalet aramak için artık sokaklara dökülüyor.
Savaşın, kargaşanın, yıkımın çağına kocaman bir kahkaha atıyor Dario Fo. Gülmecenin okları en çok da gözü dönmüş, vahşi kapitalistleri vuruyor. Tiyatro sahnesinden hayata atılan kahkahalar, 1997 yılında “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü” isimli oyunuyla kazandığı Nobel Edebiyat Ödülünde karşılığını buluyor. Eşi tiyatro oyuncusu Franca Rameyle birlikte kaleme aldıkları oyunlar, kadın sorunları üzerine çok etkili, kışkırtıcı ve kesinlikle çok çarpıcı metinler olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle “Kadın Oyunları”nda üzeri örtülmüş gerçekleri, keskin bir mizah diliyle sahneye yansıtıyorlar. “Kadın Oyunları” keyiflidir, komiktir, çok gülünür ama içten içe çok acıtır. Dario Fo’nun da dediği gibi sanat kirli ve bozuktur. Çünkü hayatın kendisi kirlidir.
Her anlamda çürümüş bir dünyada yaşıyoruz. Politik kargaşalar, adaletsizlik ve halkın sömürülmesi üzerine kurulu düzene artık isyan eden dünya halkları sokakları dolduruyor. Tek bir şey istiyorlar “adalet”! Bu nedenle, Dario Fo’nun politik kargaşa içinde debelenen bu toplumlar için yazdığı oyunlar halen güncelliğini koruyor. “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü”, “Japon Kuklası”, “Ödenmeyecek”, “Klaksonlar, Borazan ve Bırtlar”, “Elizabeth Neredeyse Kadın”, “Açık Aile” gibi oyunları Arjantin, İsveç, Yugoslavya, Şili, İngiltere, Hollanda, Polonya, Romanya, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya gibi dünyanın dört bir yanında oynanıyor. Oyunları halen güncelliğini koruyor çünkü işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği, sahtekarlık, soygunculuk, talan gibi gündelik sorunları ele alıyor. Günümüzde çok sayıda ülkenin içinden geçtiği politik süreçleri gülmecenin aynasından yansıtıyor. Dario Fo oyunlarında sokaktaki adamın çok iyi bildiği, bizzat yaşadığı gündelik sorunları kışkırtıcı bir dille işlediği için tiyatro karikatürcüsü olarak da kabul ediliyor. Bu nedenle Halk Tiyatrosunun en iyi ve çarpıcı uygulamaları Dario Fo’nun kaleminden çıkmıştır.
Dario Fo, halka açık alanlardan ulaşmayı tercih eder. Sokak tiyatrosu olarak, sıradan insana, ezilenlere, dışlanmışlara, yok farz edilenlere seslenir. Onlara üzerinde yaşadıkları ülkenin asıl sahipleri olduklarını hatırlatır. Gündelik olaylarda yaşanan adaletsizlikleri komedinin keskin dilini kullanarak ortaya serer, halkın gözünü açar, var olma hakkını gasp eden iktidarlara karşın komediyi özgürlük silahı olarak kullanır. Yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen hayattan ve insanlardan umudunu kesmez. Dario Fo hayattan beklentisini şöyle açıklar. “Özgürlük. Bütün engellerden ve zincirlerden kurtulmuş olarak özgür olmak. Hayatımızdan çalan rezaletlerden, esaretlerden ve ikiyüzlülükten. Yeniden kendi hayatlarımızın sahibi olmak. İşte benim ülkem için tek dileğim bu…”