Kırsalını Canlandırmak
Güneş etrafında dönüşümüzün bir turu daha bugün tamamlanıyor.
Her bir turun bir yaş aldırdığı varsayılır. Doğumdan ölüme kadar geçen bu turların sayısı insan ömrünü tanımlıyor. İçine kaç güneş turu sığdırıldığına göre yaşımız sayısallaştırılıyor. Toplulukların yaş ortalamaları ve ömür beklentileri bu sayısal veriler üzerinden hesaplanıyor.
Ülkelerin ve toplumların yaşam ortalamaları ve yaşam beklentileri pek çok faktörden etkilenir. Zaman ve mekân, toplumsal yapı, doğa, çalışma ve yaşam koşulları ortalama yaşam beklentisinde çok etkili.
Savaş, büyük afetler, salgın hastalıklar, kuraklık ve ekonomi kaynaklı kıtlık gibi olağan dışı durumlar da toplumların yaşam ortalamalarını ve beklentilerini olumsuz etkilerler.
Temiz hava, içilebilir su, yeşil alanlar, açıklıklar ve sağlıklı beslenme uzun yaşam beklentisinin temel girdileridir.
Ekonomik sistemin yol açtığı çarpık gelir dağılımı, pahalılık, yoksulluk ve işsizlik kentlere yığılan nüfus için bir çeşit kuraklık gibidir!
Bu kuraklığın kıtlığa dönüşmesini önlemek idarenin, merkez ve yerel örgütlenmelerinin sorumluluğundadır ve iş birliğini gerektirir.
Kır Kent Kardeşliği
İdarenin yerel ve yerinden örgütleri belediyeler beldelerinin beslenme düzenlerine doğrudan ya da dolaylı mekanizmalarla müdahil olabilirler.
Kırın tarımsal üretkenliğini desteklerken, bu üretimin kentlinin daha ucuz ve güvenli beslenmesi için değerlendirilebileceği yöntemler ve örgütlenmeler geliştirilebilir.
Kentli topluluklarda uyanan çevre duyarlılıklı ve dayanışmacı sivil hareketlerin dinamizmini değerlendirmek bunlar arasındadır.
Günümüzde teknoloji, hızlı iletişim ve erişimle pazarın mekân bağımlılığını azaltıcı olanaklar sunuyor.
Belediye gözetiminde kurulacak üretici köylü ile kentli tüketiciyi buluşturacak örgüt ağları, kalite ve karşılıklı güven unsurlarını artırıcı olacaktır. Ayrıca kentlerin beslenmesinde, ulaşım, dağıtım ve depolama, maliyet ve zayiatları azalacak, böylece üreticinin kazancını azaltmadan, tüketiciye uygun fiyatlı ürün ulaştırılabilecektir.
Tanzim satış şirketleri ve üretici-köylü-organik pazarlarını bu tür belediye deneyimlerinin ilk adımlarıdır. Olumlu, olumsuz yanları ya da yeterlilikleri konusunda çeşitli birikimler edinilmiş bu deneyimler iyileştirilip yaygınlaştırılabilir.
Kriz, afet ve kıtlık dönemlerinde temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalacak kesimleri öncelikleyecek, çocuk beslenmesini, engelli ve yaşlı bakımını kolaylaştıracak, kırılgan toplum kesimlerini kollayacak bir yerel yönetim anlayışı şu soruları düşünerek işe girişmelidir.
- Tarım, çok üretim- azalan gelir çıkmazından nasıl çıkar?
- Henüz kente göçmemiş köylünün, tarımda gelecek görmesi, tarıma inanması sağlanabilir mi?
- Kırsal üretimin kent tarafından yönetim, denetim ve tüketiminde, hakkaniyet nasıl kurulabilir?
- Kentlinin, sağlıklı, yeterli, düzenli ve güvenli beslenmesi için yakın çevre tarımsal faaliyetlerin yeniden örgütlenmesi neler kazandırabilir?
- Kırsalındaki üretkenliği teşvik edip, destekleyip, örgütlenmesine ön ayak olarak kentteki yaşamı kırıyla birlikte, yaşanabilir kılmak mümkün mü?
- Üretici ve tüketicinin birbirlerini destekleyici ve belediyelere paralel olarak yeniden ve yeniden örgütlenmeleri sağlanabilir mi?
- Küresel kriz ve buhran dönemlerinde kır ve kenti, birlikte yaşatmaya dönük, kalkınma proje ve programları geliştirmek hayal midir?
İçinden geçmekte olduğumuz ekonomik krizin yükünü tek başına belediyelerin taşıyabileceklerini ileri sürmek haksızlık olsa da böyle bir hayalin peşine düşmüş birkaç belediyenin (başta İzmir) deneyimleri öğretici olacaktır.