Lafı hiç dolandırmadan doğrudan gireyim konuya: AKP, Koronavirüse yakalanmış bir ‘vaka’ mıdır artık?
Bu virüs ilk ortaya çıktığı andan beri onlarca örneğini yaşadık merkezi hükümetin başarısızlığının. Umreden gelenleri karantinaya almamaya çabalarken, sonradan bir iş bir mecburiyete dönüşünce o insanları gecenin bir yarısı boşaltmak zorunda kaldıkları öğrenci yurtlarına zorla sokmaları ile sonuçlandı. Ardından, ‘Ekonomi Kalkanı’ diye bir programda önce seyahat vergilerini %1’e indirme girişimi seyahat yasağına evrildi son üç haftada. Yurtdışı uçuşları azaltarak sıfıra indirdik en sonunda. İran’daki tehdidi bilmemize rağmen peyderpey kapattık sınır kapılarını örneğin. Baştan karantina hastaneleri ilan etmek yerine adım adım geldik bugünlere ve İzmir’deki tüm hastanelere an itibariyle Korona vakalarını zorunda kaldık. Ölüm nedenlerini ‘doğal ölüm’ göstermek suretiyle etkin bir mücadele verdiğimizi anlatma çabasındayken, üzerine kireç dökülerek ya da tabutla gömülen insanların görüntüleri düşünce sosyal medyaya, yanıt bile vermeden geçiştirdik mevzuyu. Ulaştırma Bakanı’nı gece yarısı operasyonu ile nedenini asla bilemeyeceğimiz bir gerekçeyle görevden aldık mesela. Ortalıkta tanı kitleri kısıtlıyken bile kontrol edemedik. Bazı ‘yakın’ iş adamları yakınlarının evlerinde bunları denediğine ya da Kayseri Milletvekilinin oğlunun bunları korkmadan sosyal medya üzerinden satma girişimlerine tanık olduk.
Bu yukarıdaki örnekler bizim mahallenin gördükleri. Ama asıl tehdit ‘AKP Mahallesi’nin artık bu gerçeklerle nasıl da yüz yüze geldiğidir. Koronanın AKP’yi bir ‘vaka’ yapması da budur. Korona artık AKP’ye bulaşmıştır. Ve o mahalle karantina altına alınsa bile kendi içinde hızla bulaşacaktır. AKP’nin bağışıklık sistemini çökertmiştir. Bu bağışıklık sistemi de ‘din’dir. Siyasal İslamcılıktır.
Yıllarca, ‘Din elden gidiyor’, ‘Cenazenizi kaldıracak imam bulamayacaksınız’, ‘Bir gecede dedelerimizin mezar taşını okuyamaz olduk’, ‘Camileri ahıra çevirdiler’ ya da ‘Ezanı türkçeye çevirdiler’ cümlelerini bağıra bağıra söyleyip getirdikleri siyasal İslam modeli artık kendilerini vurmaya başladı. Toplu katılımlı cenaze namazlarını yasaklamak, camide cemaat halinde namaz kılınmasını kısıtlamak, Cuma namazını iptal etmek, Umre ve Hacca gitmeyi yasaklamak; cenazeleri yıkanmadan ‘abdestsiz’ gömmeyi ya da tabutla gömmeyi sıradan bir uygulamaya çevirmek bu siyasal İslamcılara nasip oldu.
İslam’ın 5 şartı diye öğrendiğimiz Namaz ve Hac ortadan kalktı siyasal İslamcıların döneminde. Zekat ne olur soruma da Sayın Cumhurbaşkanı Pazartesi akşamı bir açıklık getirdi. Bu yıl, fitre ve zekatlarımızı devlete bağışlamanın dayanışma için şart olduğunun altını çizdi. Oysa bizim bildiğimiz sosyal devlet bu değildi. Yardıma ihtiyacı olan görece kırılgan kesimlerin de devlet hizmetlerinden eşit bir biçimde yaralandığı sisteme biz sosyal devlet diyorduk. Bunu da sorumlu yurttaşlar olarak ödediğimiz vergilerle yaptığımızı sanıyorduk. Sosyal devlet olmanın bir sonucu, adeta devletin zekatını yoksulluk içindeki kesimlere aktarmasını beklerken, devlet, yoksulluk içinde bıraktığı yurttaşlardan zekatlarını toplamaya başlamıştı bile bir ulusa seslenişle.
Ellerinde kala kala minarelerden sela okutmak, imamlara her gece yatsı namazı sonrası minarelerden dua okutmak kaldı Diyanet’in. Türkiye’nin en büyük bütçeli kurumlarından biri yüzbinlerce çalışanıyla tek görevleri olan namaz kıldırmayı bile yerine getirmeden oturuyor ve ders saati ücreti ile geçimini sağlayan öğretmenler okullar kapalı olduğu için evde parasız pulsuz ‘gönüllü karantina’da kalırken, Diyanet’e de kardeşlik ve dayanışma çağrısı yapmak düşüyordu.
Tecrite alamadıkları Umreci vatandaşlar nedeniyle, mahalleri, köyleri hatta ilçeleri karantinaya almak zorunda kaldıklarını düşündüğünüzde aslında anlaşılıyor ne yapmak istedikleri. Kendi mahallerine mahçup olmamak adına binlerce insanın hayatını tehlikeye atacak kadar gözleri dönmüştü.
Artık çok geç. Bu mahallenin içten içe kaynayan fısıltı kazanları bana kalırsa siyasal İslamın kabusu olacak artık. Bizim nasıl bir zamanlar ‘asla olmaz’ dediğimiz her şeyi nasıl bir bir hayata geçirdilerse, şimdi siyasal islamcıların ‘’Yok artık daha neler’’ dediği her şeyi uygulamak bunlara nasip oldu. Laisizmin mücadele edemediği siyasal İslamı, Korona köşeye sıkıştırdı. Artık kartlar yeniden dağıtılacak.