Dünya yepyeni bir değişim dalgasıyla karşı karşıya. Koronavirüsü bu değişimin nedenidir ancak belirleyicisi elbette değildir.
Değişimin ne yana evirileceğini uluslararası sermaye ile halkların mücadelesi belirleyecektir. Yaşamı savunanlar mı kazanacak yoksa denetlenmeyen, azmış, azmanlaşmış sermaye mi?
Birçok komplo kuramı zihinleri kirletip bulanıklaştırıyor. Oysaki gerçek çok açık seçik ortada. Sahiplenmek, egemen olmak, hükmetmek isteği; sermayedarlar, en güçlü örgütleri devletleriyle bunun peşindeler. Bu tutkunun bu hırsın insanlığı getirdiği nokta bugün yaşadıklarımızdır.
‘Kalkınma’ dediler olmadı. ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ anlayışını kabul ettirmeye çalıştılar, hiç olmadı. Sömüren ülkelerle sömürülen ülkeler arasındaki uçurum daha da derinleşti. Sömürülen ülkelerin doğası, ekolojik yapısı sermayeye peşkeş çekildi görevlileri iktidarlarca. O zaman da insan ile doğa arası iyiden iyiye açıldı. İnsan doğaya yabancılaştı!
Bir tanınmadık virüs doğanın gücünü öğretiverdi insanlara. Hani bir kıvılcım zenginliğe, bir sivilce güzelliğe yetermiş ya işte düzenlerine de bir virüsten çıkaracağımız ders yeter!
Kurtuluşumuzu virüsten değil kendi mücadelemizden beklemeliyiz. Virüsün uyarılarına dikkate almalıyız! Bugünlere neden olan egemenlerin saltanatlarına son vermeliyiz. Yaşanabilir bir dünyayı kuracak mücadele saflarında buluşabilmeliyiz. Yaşamın sürdürülmesi politik anlayışının saflarında bütünleşmeliyiz. Yoksa egemenler saltanatlarını çok acımasız şekilde daha da ağırlaştırılmış koşullarda bize dayatmayı becerecekler.