“Anayasa Mahkemesi kararlarını kabul etmediğini ve bu kararlara uymayacağını” açık seçik açıklayan Cumhurbaşkanı var ülkemizde.

Yani hukuk yok! Adalet yok! Adil yargılama yok! Varsa yoksa Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği yönde davranmak!
Her konuda bu böyledir.

Özellikle ekolojik ve çevresel konulardaki hukuksuzluk, yasalara, yazılı diğer mevzuat hükümlerine uymamak alışılmış iktidar politikasıdır.
Çevresel Etki Değerlendirme Yönetmeliği (ÇED Yönetmeliği) ilk olarak 1993 yılında yayımlanmıştır. Ancak bu yönetmelik, 1997, 1999, 2000, 2002, 2003, 2004 ve 2022 yılları arasında çeşitli değişikliklere uğratılmıştır. Yönetmeliğin son güncellemesi ise 2022 yılında yapılmış ve yürürlüğe girmiştir.

Hangi sermaye gurubunun hangi yatırım konusunda ÇED sıkıntısı varsa çözümü yönetmeliğin derhal sermaye çıkarına değiştirilmesinde bulunuyordu.
Doğa, yaşam yok oluyormuş; halk bu yatırımın yapılmasını istemiyormuş, katılmıyormuş, mahkemelerden yürütmeyi durdurma kararları alınıyormuş, Anayasa “herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı vardır…” diyormuş, iktidarın asla umurunda olmamıştır.

Anayasal hakkını kullanmak ve korumakla görevi olan sağlıklı çevreyi sermayenin iktidar destekli saldırılarından korumak için direnen halklara saldırının bini bir para…
Madencilik Yasası da 15’i AKP iktidarında olmak üzere 19 kez değiştirilmiştir.
Sömürge tipi madenciliğin önü açıldıkça açıldı. Çünkü ekonomik bağımlılığı nedeniyle ülkemiz bu yabancı maden şirketlerinin istemlerine boyun eğmek zorunda bırakılmıştır.

Kendilerine göre iktidarları destekleyen ve ülkemize yerleştirebilen küreselleşmiş şirketlerin her buyrukları yerine getirilmektedir.

Kazdağları’nda milyonlarca ağaç kesilmiş, orman ekosistemi tüm yaşam unsurlarıyla yok edilmiştir. Su havzalarımızda madencilik yatırımlarına son sürat devam ediyorlar.
Tire’de muhtarlar JES yatırımlarına halkın karşı olduğunu haykırıyorlar! Foça’da taş ocağı faaliyetine büyük öfke ve karşıtlık var! Çeşme’de GES yatırımı için ÇED toplantısı yaptırılmaması, kaç gün oldu ki?

Bu örneklere yüzlercesini katabilirsiniz. İsterseniz Uşak Kışladağ altın madeninin ölümcül ve yeraltı su çanağını yok eden şirketin yatırımını bile ekleyebilirsiniz.
Mutlaka İliç büyük altın madeni cinayetini de hatırlatmak isteyenler olacaktır.

Halklar yaşamı yok eden yatırımları istemiyor. Anayasa halkın ve yaşamın bütününün korunmasını emrediyor. Uluslararası anlaşmalar TBMM’de kabul edilmiş ama uyan yok, uygulayan ve denetleyen yok.

Sermaye ve onun iktidarı, ülkemizi; suları, madenleri, ormanları, kıyıları yağmalanacak, talan edilecek yatırım alanları olarak görmektedirler.

Halklar umurunda değil. Yaşam unsurlarını, doğal yaşam unsurlarını sermayelerine katmışlar götürüyorlar.
O zaman biz de onları önümüze katalım ve süpürelim, yok edelim; iktidarlarına son verelim.
Haydi!