Ekolojistler doğal olarak barıştan yanadırlar. Onlar için esas olan yaşamın sürdürülebilirliğidir.

Oysa savaşlarla zenginleşen sınıflar, yaşamın yok olmasını umursamazlar. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler yok oluyormuş onlara ne? Yaşam artık sermayelerine katılmış bir metadır. Doğal yaşamda da toplumsal yaşamda da böyledir.

Suları, toprakları, ormanları, tüm yaşam unsurlarını sermayelerinin iktidarı için kullanırlar, mal edinirler.
İnsan sağlığını da sermayenin çıkarı ve büyümesi için hiçe sayarlar. Parası olmayana sağlıklı yaşam hakkı da yoktur. Paran kadar sağlık ve yaşam…
Ekolojistler yaşamın sürmesi çabalarında sadece insanların değil tüm canlıların ve ekosistemin yanında ve koruyucularıdırlar.

Ülkemizde barış yeniden gündeme getirilince elbette ekolojistler de bu politikaların destekçileridirler. Ama gerçekten kalıcı ve onurlu barıştan yana…
Şimdi ülkemizde barıştan söz edilirken hâliyle iç ve dış etkenleri düşünmeden sağlıklı yorumlara varılamıyor. Öyle atıp tutmayla, boş laflarla olmuyor işte.
İç siyasette RTE’nin bir kez daha Cumhurbaşkanı olabilmesi çabalarının bir parçası olarak düşünülmelidir bu barış süreci.
Dış siyasetin de büyük bir etkisi olduğu göz ardı edilemez. BOP Politikaları uyarınca da çabalar harcanıyordur mutlaka.
Ya halklar nasıl bir barış istiyorlar? RTE ve BOP politikalarıyla ne kadar uyumlu acaba?

Silahların susması, halkların özgürlükleri ve özgünlükleriyle kültürlerinde yaşamaları ve mutlaka kendilerini kendilerinin özgür iradeleriyle seçtikleri siyasilerce yönetiliyor olmaları gerekir.

Barış sadece ve sadece halkların iradeleri buyrultusunda onurlu, kalıcı ve yaraları sarıcı olabilir.
Barış, yaşamın sürdürülebilmesi ve halkların gönenç içinde mutlu olarak yaşayabilmeleri için.
RTE’nin ve BOP projeleri için yapılacaklar barışı sağlayamaz.