Ben diyorum ki adalet sistemimizi hiç meşgul etmeden doğrudan kendimizi eve hapsedelim.

Pencereye demir parmaklık, ayağımıza kelepçe, hatta haşmetmeapları mutlu olacaksa burnumuza da halka takalım.
Belki bir de kendini tutukla uygulaması çıkarırız, akıllı telefonlara…
Her sabah uyanır uyanmaz ‘Bugün kendimi tutuklamalı mıyım?’ diye bir bildirim gelsin… Kabul et butonuna basarsan kapına kilit, ağzına da bir parça bant otomatik olarak yapışsın! Böylece hem devlet iş yükünden kurtulur hem de özgürlüğün tanımı yeniden yazılır.
***
Neden mi? Çünkü artık özgürlük, evde oturup kedinle selfie çekmekle sınırlı.
Örneğin dışarı çıkıp da 'Bu ülkede basın özgürdür!' bile deyip bağırsam, hemen birileri 'Aman dikkat, bu kadın özgürlükten bahsediyor!' diye ihbar eder.
 İhbar etmeyen de 'Acaba ihbar etmeli miyim?' diye düşünürken kendini tutuklar zaten!
Kafanız karıştı çünkü yazdıklarım çok saçma değil mi? Evet öyle, çünkü artık bu tutuklama, sorgulama, gözaltı nedenleri o kadar saçma sapan bir zemine oturtulmaya çalışılıyor ki, hepimizin nöronlar yandı, asfalyaları attırdı.

Eskiden gazeteciler 'Ne yazsam acaba?' diye düşünürdü. Şimdi ise 'Ne yazmasam acaba?' diye düşünüyor.
Çünkü her cümle bir mayın tarlası. 'Bugün hava güzel' yazsan, 'Hava güzel dedi, acaba iktidarı mı övüyor?' diye sorgulanırsın. 'Bugün hava kötü' yazsan, 'Hava kötü dedi, acaba ülkeyi mi karalıyor?' diye soruşturma açılır.
***
"Kendimizi eve hapsetme fikri, aslında bir nevi 'ev hapsi tatili' gibi de düşünülebilir.
Mesela, sabahları alarm çaldığında 'Of, yine işe mi gideceğim?' diye sızlanmak yerine, 'Oh, yine ev hapsindeyim!' diye sevinebiliriz. Hem trafik yok, hem patron yok, hem de 'Acaba bugün ne yazsam da başım belaya girmese?' diye düşünmek yok.
Sadece kedinle, köpeğinle muhabbet var.
***
Ev hapsinde olmanın birçok avantajı da var. Mesela, artık 'dışarıda ne giysem?' diye düşünmene gerek yok. Pijamaların senin resmi kıyafetin.
Üstelik kimse 'Bu kıyafetle mi çıktın?' diye seni yargılayamaz. Ben bu ara çok deniyorum, inanın kimse dönüp de bakmıyor bile. Herkesin kafasında bin tane dert. Donla dolaşsan kimse dönüp bakmayacak, o derece.

Bir de daha önce, özellikle kışın, yine pijamayla markete vs. giderdim ama en azından biraz daha usturuplu ve yeni pijamalarım olurdu.
Şimdi ona da bakmıyorum! Ve level atladım, sabahlığı çıkarmaya zahmet edip mont bile giymiyorum. Yani Çeşme’de pijama ve sabahlıkla benzin alan, markette dolaşan biri görürseniz o benim! Öyle bir saldım çayıra…
***
Sonuç olarak, özellikle gazeteci meslektaşlarıma önerim: Kendini eve hapset, kedinle selfie çek, yazı yazma. Yazacaksan da 'Bugün hava var' yaz. Hem doğru, hem de kimseyi kızdırmaz.
Evet evet, bak yazdıkça zihnim açıldı bu fikri daha da geliştiresim geldi.
Kendimizi hapsedelim, ama içeride de biraz eğlenelim. Mesela evde kendi gazetemizi çıkaralım. Adı da 'Kelepçenin Sesi’' olsun.
Manşet: 'Bugün de dışarı çıkmadık, herkes mutlu!'
İç sayfalarda: Kedimle röportaj: "Miyav" dedi ve sustu.