Erdoğan ve arkadaşlarının 2002’de kurdukları Adalet ve Kalkınma Partisi'nden birçok isim bugün ya partilerinden ihraç edildi ya istifa etti ya da ‘gitmek zorunda’ kaldı. Aynı grup devlet erkini tepe tepe kullanırken ve bazı kesimleri itibarsızlaştırırken adalet, demokrasi, ortak akıl ve hakkaniyetten hiç bahsetmiyordu. Zaman içerisinde pek çok grup Erdoğan'la yollarını ayırdı. Hiçbirinin sosyolojik karşılığının abartıldığı kadar olmadığı da görüldü. Olmayan sosyoloji ile seksen milyonun kaderine arızi bir zamanda etki edilebilir. Fakat siyaset sosyolojisi bu duruma uzun erimli fırsat vermiyor. Bu durum ancak ihtilal dönemlerinde mümkündür ki, darbelerin ömrü fazla uzun sürmüyor. Erdoğan dediği dış güçler, 19 yıllık iktidarında en çok Erdoğan'a destek vermişti. Gelinen noktada anketler, ekonomik sorunların yanı sıra adalete olan güvensizliğin artmasıyla son bir yıldır zorlanan Cumhur İttifakı’nın ortakları AKP başta olmak üzere MHP’nin ciddi bir oy kaybettiğini ve ağırlıklı kararsızlar olmak üzere muhalefete doğru kayma yaşandığını gösteriyor. İktidarın bu sorunu azaltmak için seçim sisteminde değişikliğin yanı sıra bir türlü düzeltemedim ekonomik krizi baskı altına almaya çalışıyor. Ama nafile, Döviz kurunu baskı altına alıp doları 12'ler seviyesine indirsede, gıda enflasyonu bir türlü durduramadı. Zamlar devam ediyor. Öte yandan tabanlı konsolide etmek için çalıştığı nas ve İslami söylemlerin toplum nezdinde bir karşılık görmediğini anketler ortaya koyuyor. En çok da mütedeyyin Müslümanlar bundan çok rahatsız. 

Erdoğan "Kur'an ne derse hadis ne derse ben bunu yaparım" diyor. Peki Kur'an Faiz haram diyor ama faizi indir demiyor ki. Devletin bütün işlemlerinde, dışarıdan alınan borçlarda vatandaşa verilen kredilerde faiz var. Dolayısıyla Erdoğan'ın "Ben iktidarda olduğun sürece nas'a bakarım" sözleri havada kaldı. Gerçek yaşamın koşulları nas'ı ortadan kalkmış durumda. Şimdi sormak lazım nas yoksa dini metinler dini söylemler ne oldu?

Erdoğan'ın ,"Ben bu koltukta olduğum süre içinde"  sözünü geçmişte de  duyduk. Erdoğan, daha önce tutuklanan Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in Almanya’ya iade edilmesinin söz konusu olmayacağını ifade ederek,"Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla hapisten çıkamaz. Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist." demişti. ardindan serbest bıraktırdı. Yine Erdoğan, daha önce İzmir'de tutuklu bulunan Rahip Brunson için, "Yatıp kalkıp Brunson diyip duruyorlar, bizden onu vermemizi istediler, dedim ki kusura bakmayın yargı kararını verir. Biz o karara uyarız. FETÖ serbest neden vermiyorsunuz?" demişti. FETÖ verilmedi, rahip serbest bırakıldı. Erdoğan dış politikada da nas'da olduğu gibi dini söylemleri ön plana çıkartıyor. Suriyeli, Libyalı, Somalili İslamcılara sahip çıkma gibi. Örneğin Mısır'da ki Müslüman kardeşlere sahip çıkmak için Mısır lideri Sisi'ye karşı kavgasını da nas'a dayandırmıştı. Afganistan'dan gelen 300 bin müslüman'a da aynı şekilde sahip çıkması örneklerinde bunları görüyoruz. Erdoğan, nas yüzünden kavga ettiği, "FETÖ'ye destek verdiler "bunlar hain, şerefsiz"

dedikleri Birleşik Arap Emirine geçenlerde ayaklarına halılar serilerek karşıladı. Suudi Arabistan ve Mısır'a şimdi gel barışalım mesajları veriliyor. Nas ne oldu? Ülke iç politikasındaki nas gibi ülke dış politikasında ki  

nas'da birden kayboldu. Millet artık tek adam yönetiminden yaka silkiyor ve iktidardan indirmeyi kafasına koymuş gibi görünüyor. Bunu farklı bir şekilde ortaya koymak gerekirse ünlü Rus Yazar Lev Tolstoy'un, "Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar." sözünü anlamışa benziyor ve daha fazla azdırmadan sandığı getirip gereğini yapacak gibi görünüyor.