Bazı aktiviteler için artık yaşımın kemale erdiğini kabul etmem gerek.
Her yaşın ayrı bir güzelliği yok ama her yaşın ayrı bir yaşam şekli var gerçekten.
Her yaşın ayrı bir güzelliği yok derken de fiziki olarak yok.
Yani kurumuş bir dal gibi görünmenin nesi güzel anlayabilmiş değilim.
Bu yüzden yaşasın medikal estetik diyor ve asıl konuya geçiyorum.
***
'Ben galiba artık yaşlandım' farkındalığını yaşadığım ilk mevzu, demlenme işini kaynama noktasına getirdikten sonra ertesi gün yastıktan kafamı ayıramamamla başladı.
Hey yavrum hey! Eskiden haftanın üç günü rakıya koşar ve her sabah erkenden kalkar dipçik gibi işimizin başında olurduk.
Şimdi biraz fazla kaçırsam ilk günü yoğun bakım olmak üzere üç gün sersem gibi dolaşıyorum.
İçki sofralarında her zaman çok büyük planlar yapılır ya...
Hele bizim gibi bir yarımadada yaşıyorsanız.
"Yarın Karaburun'a gidelim" diye biri ortaya bir fikir atar ve herkese o sırada bu uygulaması kolay şahane bir fikirmiş gibi gelir.
Sonra ertesi gün korkuyla beklersin 'Allah'ım inşallah kimse aramaz hiçbir yere gidecek halim yok' diye...
İşte bu yaşlanmanın en bariz belirtilerinden biridir canikolarım.
***
Bendeniz bu konuda geçtiğimiz günlerde acı bir farkındalık daha yaşadım.
Bundan yıllar önce, İzmir'de yaşıyorken tutturdum bütün evi kendim boyayacağım diye.
Yaptım da...
İki hafta sürdü ama koskoca evi gerçekten de kendim boyadım.
Yoruldum mu yoruldum tabii. Ama şu anda olduğu gibi su bardağını kaldıramayacak hale gelmedim.
Evet şu anda o haldeyim çünkü evin bahçe duvarını boyadım.
Hepi topu bir evin uzunca bir koridoru kadar yeri bitirmem tam üç günümü aldı.
Sıkıldım, yoruldum, çok yoruldum, başladığıma başlayacağıma pişman oldum. Ama yarım bırakma şansım da yok bir şekilde tamamladım.
Bakın size söyleyeyim eğer kafaya taktığınız, gece uykularınızı kaçıran gündüz anksiyete nöbetleri geçirten bir derdiniz varsa inanın öyle bir dert aslında yok!
Çünkü üç gündür yatağa nasıl girdiğimi uykuya nasıl daldığımı bilmiyorum.
Ne seçim ne ekonomi...
Ne kişisel meseleler...
Bütün gün zihnim boşaltılmış ve yerine 15 kiloluk beyaz dış cephe boyası dökülmüş gibi tertemiz yaşadım.
Yorgunluktan her gece dua eder gibi beddua ettiğim şerefsiz eski sevgililerime bile lanet okuyamadan uyuyup kalıyordum.
Anladım ki bedeni yormadan zihin dinlenemiyor.
Dünyanın en tembel en üşengeç insanı olarak en son bedenimi ne zaman bu kadar yordum hatırlamıyorum.
Tamam zihin boşaldı, vesvese ve kuruntulara üç günlüğüne ara verildi falan ama yataktan oflayarak koltuktan ahlayarak kalkmam artık gençliği arkada bıraktığımı da sonunda kabul ettirdi.
Yoksa benim hala kabul edesim yoktu.
Aynaya gözüm ilişmediği sürece hala kendimi 25 yaşında zannediyor(d)um.
***
Bu yazı vesilesiyle bir sitem yollamak isterim canım Allahcığıma...
Bizi yaratırken 'ben aynı tiplerle sürekli uğraşamam eskileri çürüsün gitsin yerine yenileri gelsin havamız değişir' demişsin tamam ama bari kuruyup çürümeden yok olsaydık.
Gerçekten çok haksızlık değil mi?
Aynada yavaş yavaş yok olduğunu, gözünün ışığının kaybolduğunu, derinin Taklamakan Çölü gibi kuruduğunu izliyorsun. Saçlar falan gruptan ayrılıyor.
En ufak hareket siyatiğini azdırıyor.
Daha fenası var. Ruh hep 25 yaşında olduğu için aşk meşk işleri de aynen devam ediyor ama aşkın bir takım fiziksel aktivite kısmına üşeniyorsun.
Amaaan şimdi kim uğraşacak diyorsun ve uzandığın tek yer L koltuğun uzun kısmı oluyor.
Orada da TV karşısında horlaya horlaya uyuyup kalıyorsun.
Evet ya bir de bu var yaşlandıkça yazılımımıza horlama eklenmiş.
Ama artık lütfen bu kadarı da fazla değil mi Allahcığım?
Bari o kodu iptal etsek, hıı?