“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...”
Demiş Nazım; İnsanın insana hasret kaldığı şu günleri hiç bilmeden hem de! Göz göze gelmenin dahi neredeyse imkânsızlaştığı şu günlerde! Yaşamak mı yaşamda kalmak mı mücadelenin adı, evde kalmak mı yoksa evde kalamayanların yasına ortak olmak mı? Gidişat nedir, nedendir sebebi tüm olan bitenin bilimsel olarak açıklanır elbet. Şayet bizler ne edeceğiz? Biz olmanın sınırları nasıl belirlenecek? Bizden olmayan biz bize yetemeyip nefes almak yaşamaktır mı diyecek, karnı davulla yarışır, çocuğu kollarında sınırları kapanmış bir yeryüzüne sığamayarak… Yeryüzünün sınırları kapanırken bizler yersizler mi olacağız, yüzsüzler şaşalı evlerinden onlardan olmayanları seyrederlerken!
Şirazesi kaypak bir seslenişle hangimiz ne yana savrulacağız, kimler gelecek yeni tufanın seçilmiş çocukları olacak, hangi yıkılmış oditoryumdan yenidünyanın karakterleri rollerine bürünecek Thespis’in ruhuna övgüyle yüzlerinde maskeler, sözleri coşkulu bir tragedyanın milattan sonra oyuncuları olarak, alkışsız bir boşlukta yalpalayarak… İşimiz sadece yaşamaksa artık, yaşamak için maskelere bürünmekse; milattan önce tiyatroda maske neden kullanılıyordu hatırlasak…
Birden fazla oyuncunun aynı karakteri canlandırabilmesi, sahneleme alanı büyük olduğundan izleyicinin karakteri algılayabilmesi, ifadeler kadar sesimizi de büyütüyor olabilmesi, kadınlar sahneye çıkamıyorken erkeklerin kadın kılığına bürünebilmesi, tipler ve karakterlerin ayrıştırabilmesi gibi birçok sebeple milattan önce tiyatroda maskeleri kullandık bizler tiyatrocular olarak. Sonunda da gülen ve ağlayan suratlar temsilcimiz oldu! Oysa hep maskelerin ardında gizlenen insanlar, soyluların eğlencesi, sürülmüşlerin saklayıcısı, saklanmışların gölgesi, kadınların peçeli kâbusu olurken şimdilerde insanlığın koruyucusu oldu! Tragedyalar çoğunlukla Tanrılarla insanların kavgalarını, komedyalarsa soyluları alaya alırlardı, yüzlerindeki maskelerin gücüne sarılarak! Şimdilerde maskelerimiz hiç birimizin akıl sır erdiremediği bir virüsle mücadelenin incecik savunucusu! Koca koca seyirliklerden binlerce insana seslenemiyor olabiliriz. Yolda yürürken birbirimize değmemek için sağa sola kaçışıyor da olabiliriz. Birilerimiz gücü parası yettiğince evde kalarak virüsten korunmaya çalışıyor olabiliriz. Birilerimiz hala yüzünde incecik maske ile sıkış tepiş çalışmak zorunda bırakılıyor da olabiliriz. Şu hayatta hepimiz her şey olabiliriz hem de her şey!
Şu şirazesi yamulmuş düzenin, kaybolmuş çocukları, ruhunu gülen yüz Herakleitus, ağlayan Demokritos‘dan almış bir avuç tiyatrocu olarak geçmişin soytarıları bile olabilir; tek bir şey olamayız; o da milattan öncenin lanetlenmiş soyluları! Varsın hepimizi çocukları ve hayvanları koruyan günün hastalığı devirsin geçsin ama bizler maskelerimizin ardından geçmişimizin coşkusuyla maskelerimizle yazmaya, oynamaya, çizmeye devam edelim! Yaşasın yeniden maskeli yaşamak!