Çok laf ediyoruz, çok! Sokakta, bir duvar dibinde, bir masanın yavanlığında, bir hoşbeş lakırdının suskun kimsesizliğinde… Ne diyoruz, kim kime ne söylüyor, kimin söylediğini kim duymuyor, duyanlar kimlere duyurmuyor, hep bir lafügüzaf!
Kâinatı yeniden yaratmaya gerek yok! Yeterince var olanı yok ediyoruz! Yeniden icada gerek gerek; insanoğlunun icatları tüm buluşların yok edicisi! İnsanı insana düşürmeye ne gerek desek? İnsan insana düşmüşte kimsenin sığındığı yok birbirine. Öyleyse lafa söze ne gerek var? Birileri birilerinin yerine zaten konuşmakta, yazmakta, savaşmakta…
Oysa çok değil, az da değil; var olduğumuzdan beri paylaşılamayan bir yeryüzünün çocuklarıyız; Yeryüzünün çoktan “yersizler” ve “yüzsüzler” diye ikiye ayrıldığı. Yerimiz desek bir avuç toprağın içinde nereye gideceğimizi unuttuğumuz bir yok oluş. Yurdumuz desek; “bir halkın üzerinde egemen olarak yaşadığı, kültür ve uygarlığını oluşturduğu toprak parçası.” tanımını çoktan yok etmiş insanların nefesinde yaşadığımız yer. Doğup büyüdüğümüz, baba ocağı dediğimiz, birbirimizin derdini sırtlandığımız, omuz omuza türküler çığırarak, duvarlara yazılar yazarak, evimizde misafiri davetsiz değil, gecenin midir sabahın mıdır bilinmez yarılarında sakladığımız günleri yâd ediyoruz sadece! Yâd edikçe hatırlamıyoruz, yaratmıyoruz, yıkıyoruz! Yıktığımız insanlığımız! Vicdanımız! Kendimiz! Kendimizi yersizce, yüzsüzce egemen kılınan, soğukkanlılıkla, hunharca kabul ettirilen, soysuzca, şarlatanlıkla yalan söylenilen gerçeklere inandırıyoruz! Oysa güç değil, geç değil, kimsesiz hiç değil insanlık! İnsanlığımız… Arada bir gökyüzüne baksak, arada bir derde ortak olsak, bir kedinin mırıldamasına şarkı tuttursak, bir çocuğun masalına inansak, bir yaşlının gözlerinin seyrine dalsak, bir ölüyü beraber ansak, bir doğumu kutlasak, kendimizle söyleşsek, bir masanın etrafında iki kadeh tokuştursak, göz göze diz dize, kainatı yeniden değil de olduğu gibi dolaşsak, yerimizi yurdumuzu çiçeğiyle koklasak, insanı diliyle, diniyle değil de yüreğiyle ayırsak belki de o zaman hep lafügüzaf diyeceğiz şu an okuduğumuz, yazdığımız, tanıklık etmek zorunda bırakıldığımız insanların acılarına! Yeryüzü çoktan ikiye ayrılmış olmayacaktı belki de; yerinden yurdundan edilmiş yersiz insanlar ve yerinden yurdundan eden yüzsüzler diye!
İşte bunlar hep lafügüzaf! Tüm çocuklar affola…