Bugün Cumartesi… Haziran’ın sonu…

Yazın en sıcak günleri…
Dışarısı 40 derece…
Dokuz günlük bayram tatili devam ediyormuşçasına İzmir’in cadde ve sokakları bomboş…
Kentte hayat stabile dönmüş…
Trafik bile tıkanmıyor.
Herkeste bir rehavet…
Kimsenin sokağa çıkası gelmiyor.
Hatta çalışası gelmiyor ama ekmek derdi var.
Çarşı-Pazar da kuru kalabalık.
Kemeraltı’nda tek hareketli yer düğün malzemeleri, abiye kıyafet satanlarla gelinlikçiler…
Malum düğün sezonu…

Gündüz 40 derece sıcaktan yanan Kordon ve sahil boyu, geceleri İzmirlilerin istilası altında…
Sıcaktan bunalan sahil kenarına kaçıyor.
İzmir İş dünyası da ya Çeşme ya da Bodrum’da.
Magazin sayfaları kim, nerede, ne yapıyor haberleri ile dolu…
Sanayide çarklar yavaş işliyor…
Kentte ekonomi gibi siyaset de durağan…
Siyasi partilerin il ve ilçe başkanlıkları da tatilde.
Yoğun geçen yerel seçimin acısını çıkarıyorlar.
Belediyelerden gelen maillerimi kontrol ediyorum; hepsi çiçek böcek, park bahçe işleri haberleri…
Yani Belediyelerin fen işleri ve park bahçeler müdürleri iyi çalışıyor vatandaş için…
Allahtan birkaç belediye başkanı işini ciddiye alıp kalıcı bir şeyler bırakmak için çaba sarf ediyor.
Kimi yurt yapıyor, kimi düğün salonu…

Seçim döneminde mangalda kül bırakmayan o belediye başkan adayları geliyor aklıma…
Katalog dolusu projeleriyle vaat üstüne vaat verdiler.
Üç ay geçti, ama tık yok…
Herhalde kışın yağmurda çamurda başlayacaklar icraata…
Tam okullar açıldığında, herkes tatilden döndüğünde, şehir yeniden dolduğunda…
Belki de seneye…
Koca beş yıl var önlerinde nasılsa…
Bi ara yaparlar...
Ya da yapar-mış gibi göz boyama ile koca beş yıl heba olur gider.
(Mış) deyince Doğan Cüceloğlu’nun “Mış gibi yaşamlar” adlı kitabı geldi aklıma…
Nedir mış gibi yapmak?

Düşüncelerinin arkasındaki niyetin farkında olmayan, sözü, gözü, davranışı birbirine uymayan insanların yaşamı demek…
Zaten kitabı okuyanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır.
Yazımı noktalarken beni de rehavet bastı…
Son noktayı da şöyle koyalım:
Mış-Muş…
Anlayana…!
İyi hafta sonları...