Bir süredir gündemimiz değişmiyor ve ne yazık ki daha uzunca süre de değişmeyecek gibi. Kaygılı bir bekleyişin gölgesinde dünyayı seyrediyoruz. Bu süreç neye / nereye evrilecek? Her şey olup bittiğinde hayatta kalanları nasıl bir düzen bekliyor? Mevcut sistem kendini feshedecek mi yoksa küçük değişikliklerle birlikte istikrarını sürdürecek mi? Bu gibi sorular aklımızı meşgul ederken bir yandan da cevaplarla birlikte, güvende hissettirecek bir anlam arayışına sürükleniyoruz.
ABD merkezli Foreign Policy dergisi, dünyada önde gelen düşünürlere pandemi sonrası bizi bekleyen yeni düzenin nasıl olacağını sormuş ve ben de alıntılayarak bu cevapları sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Harvard Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler profesörü Stephen Walt, salgının dünya genelinde milliyetçilik hareketlerinin yükselmesine neden olacağını düşünüyor. Pandemiye karşı verilen cevabın ülkeden ülkeye farklılık göstermesi nedeniyle gücün Avrupa'dan Asya'ya kaymaya devam edeceğini belirten Walt, "Covid-19 refahın ve özgürlüğün daha az olduğu bir düzen yaratacak" diyor.”
“Nicolas Burns ise salgının yeni bir mücadeleci insan ruhunu ortaya çıkardığını düşünüyor. Salgın nedeniyle dünyada yaşayan her bir insanın sağlığının tehlikeye girdiğini ve bir sağlık krizi yaşandığına dikkat çeken Burns, ancak yine de bu krizde direnen doktor, hemşire, siyasi liderler, sıradan vatandaşlardan oluşan bir insan ruhu ortaya çıktığını vurguluyor.”
“Chatham House Araştırma Merkezi direktörü Robin Nibelt ise dünyanın 21. yüzyıl başındaki küreselleşme sistemine geri dönmesinin çok düşük bir ihtimal olduğunu ifade ediyor. Dünya ülkelerinin yeni bir jeopolitik yarışa girebileceği ihtimalinin olduğunu belirten Nibelt, Kovid-19 ile iyi mücadele eden liderlerin itibar kazanabileceği ancak başarısız olanların da başkalarını suçlama cezbine direnme konusunda zorlanacakları yorumunda bulunuyor.”
“Shannen K. O'neil ise yazısında 'daha az kazanç, ancak daha fazla istikrar' vurgusu yapıyor. Bundan sonrası için küresel ticaretin farklı bir boyut alacağını ve şirketlerin farklı ülkelerden ithalatını gözden geçireceğini belirtiyor. O'neil'e göre bu bağlamda şirketler aldıkları malların hangi ülkelerden geldiğine daha fazla dikkat edecek, daha verimli çalışma sistemine geçecek.”
Tüm bu öngörüler oldukça olası görünüyor ve eminim ki bu süreç henüz öngörülemeyen daha nice yeniliğe, değişikliğe ve dönüşüme gebe. Dileğim odur ki, siyaseten ve de tüm dünya halkları ile birlikte buradan sonra insan ve sürdürülebilir yaşam odaklı bir anlayışın temelleri atılabilsin; yıkıcılık son bulsun ve yapıcı, üretimci ve de çoğaltıcı bir düzen inşa edilebilsin. Zor değil, işaretleri takip edersek her şey mümkün.
Okuyucuya sevgi ile.