Açacak yine mandarin çiçekleri, mis gibi kokacak martıların, papağanların, flamingoların kanatlarının altındaki nefes. Sürülecek Bafralı Erdal’ın Girit kabağını yetiştireceği emektar baba yadigârı toprağı. Yörük Süleyman ızgara çekecek topladığı karnabaharların toprakta kalan kısmına. Badik Hasan serasına dikecek eski mis kokulu ata tohumlarından ürettiği domates ve salatalık fidelerini. Çeşit çeşit erikler, kayasılar, armutlar dolduracak sepetleri. 1950’li yıllardan beri geleneksel tarımın yapıldığı birinci ve ikinci sınıf yaklaşık binlerce hektar verimli tarım arazileri (şimdilerde 711ha) mikroklimal havası ve ürün çeşitliliği ile bölge halkına yıllarca kaliteli, ekonomik ve taze sebze meyvenin yetiştirildiği kadim toprakların olduğu yerdir İnciraltı. Lakin gözü üzerindedir sermayenin her daim, yokmuş gibi tarım toprağından başka kara parçası.
Sizlere çocukluğumun geçtiği ve sistematik bir şekilde yok edilmeye çalışılan İnciraltı topraklarını anlatacağım.
Tarım alanının tarım dışı kullanımını sağlayacak ilk yapı İnciraltı’na, 1971 yılında İzmir’de organize edilen Akdeniz Olimpiyatlarına katılan sporcuların konaklaması için kaçak olarak yapılan, ardından öğrenci yurdu olarak kullanılan binalardır. (turizm bakanlığınca tasdik edilmesi ile yaklaşık 20 yıl sonra yasal statüye kavuşmuştur. 07.10.1997)
Ardından 1980 yılında İnciraltı bölgesinin verimli tarım arazilerini besleyen derelerin üzerine inşa edilen Balçova Barajı bölgeye yeraltı su kaynakları üzerinde büyük bir baskı oluşturup, tarımsal su kalitesinin borlanma nedeni ile düşmesine dolayısıyla da tarımsal çeşitliliğin git gide azalmasına sebebiyet vermiştir. Bu sebeple üreticiler özellikle yaz aylarında sularında tuzluluk problemleri ile karşılaşmış ürün çeşitliliğini yitirdikleri için ekonomik olarak büyük problemler yaşamalarına rağmen üretmeye yılmadan devam etmişlerdir.
1985 yılında mevzii imar planı ile bir kısım alan günübirlik eğlence tesisleri alanı olarak belirlenmiş fakat 10 yıl sonra bu alan bir milyon metrekareyi kapsayacak şekilde genişletilmiş.
1989 yılında Aydın-Çeşme otoban uzantısı doğrultusunda, otoyol ve yanal yolların inşası ile beraber bölge ikiye bölünmüş çok büyük bir tarım arazisi yola feda edilmiş, yolun şehir tarafında kalan kısmı imara açılmış Balçova tarafındakiler süper marketlere, Narlıdere kısmı ise yüksek katlı binalar yapmaları için müteahhitlere imar edilmiş, yolun sahile bakan kısmı ise psikolojik imar baskısı altında kalan birinci dereceden tarım arazilerini tarım dışı amaçla çeşitli bakanlıklar tarafından da kendilerince sözde kamu yararlarını gözeterek bölge çiftçisini yarattıkları yetki kargaşalarının girdabına hapsetmişlerdir. Bu otoyol Balçova, Narlıdere( ve hatta Güzelbahçe) tarım arazilerinin ikiye bölünmesine ve arazilerin imar baskısı altında değerlenmesine ve üreticileri düştüğü zor durumlar nedeni ile otoyol ve baraj gelirlerinden sübvanse edileceği bile söylenmiş, verilen sözler yerine getirilmediği gibi ‘sermayenin’ acımasız gerçeğine üreticinin yıllarını verdiği ‘emek’ kurban edilmiştir.
1990 yılında Özdilek Alışveriş Merkezinin parseline özel bir imar planı çıkmasıyla beraber de çok sayıda otoritenin kendi yetki sınırları dahilinde plan yapma ve onama yetkisinin bulunması nedeni ile üst ölçekli plan kararlarının yönlendirici etkisi yok olmuştur. Örneğin İnciraltı’nın 5403 sayılı tarım topraklarının korunması ve kullanımı kanunu çerçevesinde tarımsal nitelikli bir alan olarak korunması gerektiği tarif edilmesine karşın, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan İnciraltı turizm merkezi 1/25000 çevre düzeni planında fuar alanı olarak göstermesi(16.05.2007 A4 kağıdına çizilen bir lakayıt bir plan ile) bunun en önemli göstergesidir.
Lakin hala ülkemizde topraklarımızı korumak için sigorta görevi gören birkaç meslek örgütü kalmıştır. Bu süreçlerin birçoğunda TMMOB Şehir Plancıları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir şubelerinin açtığı ve kazandığı davalar ile bu toprakların hala tarım toprağı olduğu yasal olarak da tescil edilmiştir. Üstelik deprem kuşağında olmamız sebebi ile bu bölgenin imara açılıp yapılaşması ciddi sorunları da beraberinde getirecektir diye uyarmaktadırlar. En son İnciraltı için toplanılan Toprak Koruma Kurulu kararına şerh koyan ve 2012 yılında bu bölgenin tarım arazisi olduğunu ifade eden bir mahkeme kararının varlığını hatırlatan Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sayın Tevfik Türk tarafından takip edilip üreticilerin sorunlarını ve bizlere miras bırakılan kadim toprakların toplum için üretmeye devam edebilmesi gibi onurlu mücadelede vermiş oldukları katkıdan ötürü gurur duyuyorum. Gözümüzün içine gülen şu güzelim İnciraltı’na el birliği ile sahip çıkalım. Rant için değil halk için İnciraltı.