Baştan söyleyeyim; acele etmeyin: Tane tane anlatacağım.
CHP Çiğli İlçe Başkanlığı’na aday oldu, kazanamadı. Dönemin trendi yüksek taktiği olan ‘Aziz karşıtlığı’ üzerinden; Kocaoğlu’nun küstürdüğü beş değil elli beş benzemezin desteğini alıp listeyi delerek, CHP İzmir İl Başkan Yardımcısı oldu. Yelken açtı, rüzgâr doldurdu.
Bir sonraki kurultayda yine Çiğli İlçe Başkanlığı’na aday oldu, rahmetli Mustafa Avdan’ın emek yoğun çabaları, sonradan rakibi olan Erkan Akar’ın mahallesinde estirdiği rüzgâr, Çağdaş İzmir Gençlik İnisiyatifi Derneği Başkanı Erkan Ceylan’ın dönemin gençleriyle kurduğu güçlü bağ ve kuşkusuz Ali Rıza Koçer’in özgül ağırlığıyla bu kez kazandı ama yine yerinde durmadı… Hemen İl Başkanlığı’na aday oldu. Yine ‘Aziz karşıtlığı’ üzerinden; bu yazıyı yazan kişi de içinde olmak üzere; okuyan birçok kişinin desteğiyle ‘fırtına başkan’ yaptı kendini. İl Başkanlığı yarışını kaybetti ama kaybederken kazandı, yelkeni büyüdü; rüzgârı fırtına oldu.
Çiğli Belediye Başkanlığı’na oturana kadar, ayda bir okuduğu Marksist klasikleri paylaşır, nerede bir hak arama mücadelesi, nerede bir işçi emekçi direnişi varsa, gider pozunu verirdi. Koltuğa oturur oturmaz, hem ‘alışkanlıkları’ hem ‘çevresi’ değişti.
Kongre salonlarında kendisi için boğazını yırtan Çiğlili gençler başta olmak üzere; kitapları da sildi, sendikaları da… Şimdilerde, flamingolara ‘milletin a… koyacağız’ diyen 5’li çetenin inşaat firmalarını sponsor yapmakla meşgul. Yanlış duymadınız; ‘fırtına Başkan’ döneminde; 5’li çetenin inşaat firmalarının ne hikmetse (!) Çiğli’nin flamingolarına sevdası depreşti. Flamingo belgeseli için düzenlediği galada ‘Cengiz İnşaat’ logosu önünde ‘gururla’ poz verdi.
CHP Çiğli İlçe Başkanlığı döneminde de sıkça, Çiğli’ye gelmemekle eleştirilirdi. Ancak Hasan Arslan ve Aziz Kocaoğlu’nun değişmesini isteyen partililer kendisini ‘idare ederdi’.
Belediye Başkanlığı’nda da öyle…
Çiğli’den çok İstanbul’da ya da Genel Merkez’de mesai harcıyor. Çiğli’ye hizmetten çok, örgütü şekillendirmekle ilgileniyor. Çünkü yüce Rabbim onu ‘memleketi yönetsin, partiyi dizayn etsin’ diye yaratmış(!)
Çiğli’nin sokaklarını ‘şafak operasyonu’ adıyla, sabahın 6’sında geziyor; yani ‘fırtına’ Çiğlililer uyurken esiyor! Makamında oturduğunda ise; 6. kattan 7. kata herkes çıkamıyor artık, kartla çıkılıyor. 8. kattan 7. kata da herkes inemiyor, kartla iniliyor. Çünkü 7. Katta muhterem ‘fırtına başkan’ oturuyor.
Neyse…
Şu sıralar, kongre yok.
Seçim yok.
Aday adaylığı yok.
Parti içerisinde yarış edilecek, kutuplaşma yaratılacak ve yelkene rüzgâr toplanacak bir durum yok.
Partisinin Genel Başkanı, 6 Partinin Genel Başkanına önderlik ediyor ve ‘fırtına başkan’ gönülden inanıyor mu bilmem ama CHP hiç olmadığı kadar hızlı şekilde iktidara koşuyor.
Daha bir hafta olmadı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer on binlerin önünde İzmir tarihinin en büyük yatırımının temel atma törenini yaptı. O törende, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çok net şekilde seçim, birlik ve iktidar mesajları verdi.
‘Fırtına Başkan’ katılır mı bilmem ama Tunç Soyer, 3 yılın en başarılı dönemini yaşıyor. Bir taraftan raylı toplu ulaşım hamleleri art arda gelirken, diğer taraftan kördüğüm haline gelen kentsel dönüşüm projeleri ilerliyor. Ve Soyer, sadece sıradan bir belediye başkanı gibi davranmayıp, İzmirlilerin haklarını, merkezi hükûmete karşı da yüksek sesle savunuyor.
Çiğli’de ‘fırtına’ya; İzmir’de ve tüm ülkede CHP’ye ve muhalefete oy veren milyonlar, tüm farklılıkları bir yana bırakarak, 20 yıllık fetret devrinin; TİP Genel Başkanı Erkan Baş’ın ifadesiyle ‘Sülale Devri’nin bitmesine odaklanmışken; hemen hemen herkes, ‘ayrılıkları kenara bırakalım artık, CHP kendi içindeki kavgaları rafa kaldırsın’ derken…
Hem de ufukta, parti içi bir yarış görünmüyorken…
Kongreler ertelenmişken…
‘Ha gayret kazanacağız’ duygusu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu tarafından her geçen gün büyütülüp, milyonlarca yurttaş ‘geççek bu günler de geççek’ umuduna sarılmışken…
Çiğli Belediye Başkanı Selim Utku Gümrükçü, İzmir Büyükşehir Belediyesi Grup Başkan Vekilliği’ne aday olduğunu açıkladı.
Yanlış duymadınız sevgili Çiğlililer; sizin başkan Çiğli’yi 3 yılda çiçek gibi bir ilçe haline getirdiği için(!), ‘biraz da gideyim Büyükşehir’e el atayım’ dedi.
Teamüllerde örneği yok. Kendisi İstanbul Esenler’in AKP’li Belediye Başkanı’nın, AKP Grup Başkanvekili olmasını örnek gösteriyormuş ama sanırım İstanbul’u CHP’nin yönettiğini, AKP’nin görevinin orada muhalefet etmek olduğunu unutuyor.
Peki, kimilerine göre ‘delilik, şımarıklık’ kimilerine göre ise ‘vardır tilkinin bir bildiği’ şeklinde ifade edilen bu adaylık açıklamasının ne anlamı olabilir?
Bu yazıda şimdilik tek cevap vereyim:
“Adayım çünkü; Çiğli’yi 3 yılda müthiş bir yere getirdim. Benden daha başarılı Belediye Başkanı yok. Ben artık Çiğli’ye sığmıyorum. Biraz da İzmir’de fırtınalar estireyim. Kazanamasam bile pozisyon kapayım. Ben zaten hep parti içi rekabetten büyüdüm. Şimdi kongre falan da yok. Parti içinde kutuplaşmayı bu kez buradan başarırsam, bir kez daha yelken açarım, rüzgâr toplarım ve belki de kendimi başka başka yerlere taşırım”
Peki, bunun Çiğli’ye, CHP’lilere, İzmirlilere ve iktidar değişikliğine odaklanmış, faturasını ödeyemeyen, market alışverişini yapamayan, çocuğunu okutamayan, evini geçindiremeyen, özgürce fikrini söyleyemeyen milyonlarca yurttaşa ne faydası var?
-Hiç!
-Kocaman bir HİÇ!
‘Aman canım sen de abartıyorsun. Bırak aday olsun. Zamları, yoksulluğu değil de biraz parti içi yarışı konuşalım. Bunun ne zararı var?’
-Çok.
-Geçmişte çokça kötü örneği olan kocaman bir ÇOK!
***
CHP İzmir’in önüne pimi çekilmiş bomba atıldı. Parti, partili bir Belediye Başkanı tarafından yeniden iç çekişmelere çekilmek isteniyor.
Ne yapmak lazım? Kim ne yapacak? Durup dururken parti içi ateşi körükleyen bu oyunu kim bozar?
Bu sorulara cevap arayışım Pazartesi günkü yazımda…