Bu hafta biraz şeytanın avukatlığını yapalım ve siyaset mühendislerine biraz iş çıkaralım istiyorum. Ellerinde kağıt kalem Ankara’da otel lobilerinde buluşan ‘abi’ler elbette bu senaryoları düşünmüşlerdir ancak biz yine de yazıp kendi kendimize biraz zihin jimnastiği yapalım. Ya CHP, Millet İttifakı’ndan çekilirse?

Geçen hafta Meral Akşener, hem Ali Babacan ile hem de Kemal Kılıçdaroğlu ile bazı etkinliklere katılarak ve bir canlı yayında “kafama silah dayasalar gitmem” diyerek, Millet İttifakı’na sıkı sıkıya bağlı olduğunu; Bahçeli ve Erdoğan’ın birkaç yıl önce kendisine kurdukları tuzakları unutmadığını, dolayısıyla da onların “evine dön” çağrısına olumlu yanıt vermediğini gördük. Ancak Babacan ve Kılıçdaroğlu ile yan yana görüntü vermesinin altında, Millet İttifakı’nın lokomatifinin artık Akşener olacağı sinyalini de aldım.

Millet İttifakı’na muhtemelen bundan sonra eklenecek Babacan ve Davutoğlu’nun partilerini de hesaplarsak, bu ittifakta CHP dışındaki tüm partiler, sağ siyaset yapan partiler olacak. Sağ seçmen üzerindeki CHP alerjisini düşününce, Kemal Bey yerine Akşener’in bu ittifakın moderatörü olarak öne çıkma çabasının planlı bir şey olduğunu düşünmek akılcı bir çıkarım oluyor yani. Aksi durumda AKP’nin seçim kampanyasının tamamını diğer sağ partileri “CHP’nin kuyruğuna takılan hainler” üzerine kurması kaçınılmaz olacak.

Öte yandan, sağ seçmen üzerindeki bu CHP’lilik algısının kötülüğü ve genetik bir miras olarak nesilden nesile aktarıldığını düşününce CHP’nin bu ittifakta yer almasının yerine tek başına bu seçime girmesinin ne kaybettirip ne kazandıracağını iyice hesaplamak lazım.

Anketler diyor ki: Babacan ve Davutoğlu ayrı ayrı girerse %3 civarında oyları olacak. Ama ikisi bir ittifak ile girerse bu oy %6’ya kadar çıkabilecek. Bu %6 puan oy, eğer İyi Parti’nin %10 ve SP’nin %1’lik oyu ile birleşirse %16-17 yerine %22-23’lere çıkacak. Yani sağ ve muhafazakar seçmen, AKP+MHP ikilisi yerine güçlenen bir sağ muhalefete ciddi bir kredi açabilecek durumda olacak.

CHP’nin bu 4’lü sağ muhalefetle yan yana olması yerine tek başına seçime girmesi, hem AKP’nin muhalif kararsız sağ seçmeni hain ilan etme argümanını hem de CHP içindeki muhaliflerin her türlü argümanını boşa düşürecek bana kalırsa. Nasıl mı?

***

Muharrem İnce büyük bir ikileme düştü son iki hafta boyunca. Yönetemedi kendi yarattığı krizi. Birincisi, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “dostlarımızla iktidara geleceğiz” söylemini “tek başına iktidar olacağız, dostlarla ittifaklarla değil” diyerek eleştirdi. Öte yandan da oyları böleceksiniz iddiasına karşı “Cumhur İttifakı’na gitmeyeceğime göre” diyerek oyları bölmeyeceğini söyleyip tüm söylemini çelişkili bir temel üzerine kurmuş oldu. Bu çelişkinin ardından Kılıçdaroğlu, ittifaktan çekiliyorum derse, onun da yeni parti kurma hareketini daha başlangıç aşamasında bitirebilir. Böylesi bir durumda da olası seçim yenilgisinin sebebi Muharrem İnce olacaktır. 1980’lerin ikinci yarısında Ecevit’in, 90’ların başında da Baykal’ın düştüğü “oyları bölen” durumuna düşecektir böylece. İnce’nin de bu resti göreceği ve bu girişimden vazgeçeceğini düşünüyorum ayrıca.

Ve tabi bu ittifaktan çekilme açıklaması; Cumhur İttifakı’nın ittifakları bozmak ve MHP’nin AKP listelerinden seçime girerek meclis çoğunluğunu ele geçirmek için yaptığı gizli planları da alt üst edeceği aşikar.

Özetin özeti, sağdaki küçük partilerin ittifakı AKP karşıtı (sağ ya da sol) tüm muhalefetin kendi seçmenine karşı elini güçlendirir. CHP’nin bu ittifakın dışına çıkacağını ve tek başına seçime gireceğini ilan etmesi de kendi içinden çıkabilecek küçük sol partileri (İnce ve Sarıgül liderliğindeki)  durduracaktır. Üstelik bu senaryo ile %27-28 oy olacak bir CHP, %22-23 oy alacak sağ Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı’nı %40’a kadar geriletmek ve cumhurbaşkanlığı seçimi için de moral üstünlüğü muhalefet lehine çevirmek mümkün.

Son olarak, bu hamle ile Muharrem İnce’nin bir iddiası daha çürütülmüş olacak ve Abdullah Gül’ün CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali de ortadan kalkmış olacak. Gül’ün aday gösterilip gösterilmeme tartışması ise Akşener-Babacan-Davutoğlu’nun uhdesine bırakılacak. Bırakınız, bu tartışma artık bizim kabusumuz olmaktan çıksın.

Siyaset yaparken şeytanlık da mühendislik de gerekiyor maalesef. İdeolojik değil pragmatik siyaset yapmak zorunda bırakılan muhaliflerin zorluğu da bu olsa gerek!