Yeni yılın ilk günlerinde ‘dilekler sağlık, huzur, barış; hayatlar ölüm, zulüm, kangren olmuş sorunlar’ la yola devam ediyoruz.2019 ve öncesinden miras kalan en can yakıcı meselelerden biri cezaevlerindeki çocuk ve kadınlar…
Birkaç gün önce CHP, HDP ve TİP’li vekillerin Meclis’te bir kez daha dile getirdiği ve sosyal medyada yankı bulan tutsak bebek, çocuk ve kadınların yaşadıkları trajediye hala bir çözüm bulun(a)madı. Daha önce de buradan seslenmiştim;
Çocukların yeri cezaevleri değil! Çocuklar cezaevlerinde büyümez! Solar onlar orada!
Sosyal medyada yer alan ‘Türkiye’de cezaevlerinde bulunan bebeklerin ve annelerin mağduriyetlerini dile getirmeye, onların sesi olamaya çalışmaktayız.’ diyen ‘Tutsak Bebekler’ adlı bir hesabın verdiği bilgiye göre,
2013 Yılında 285,
2014 Yılında 334,
2015 Yılında 450,
2016 Yılında 560,
2017 Yılında 668,
2018 Yılında 743,
2019 Yılında 780 bebek cezaevinde büyüyormuş.
Bir de annesi babası ya aynı anda ya da ikisinde biri tutuklu olup ‘dışarıda’ kalanlar var. Annesiyle görüştürülmediği için cezaevi kapısında ağlayan çaresiz çocuğun sesi kulaklarımızdan, acısı yüreğimizden, öfkesi bilincimizden nasıl gidebilir ki? Sokak köpeğine annesini soran sabi karşısındaki utancımız… Annesine pasaport verilmediği, babası da tutuklu olduğu için yurt dışında tedavi imkanından mahrum bırakılan hasta çocuklar nasıl iyileşecek? Psikolojik desteğin önemi su götürmezken yalnız bırakılan kanser hastası Ahmet neylesin?
Mevzuat mevcut mağduriyetleri ortadan kaldıracak ya da en azından hafifletecek olanaklar sunuyormuş aslında, hak savunucularının söylediğine göre! Denetimli serbestlik uygulaması mesela… Tacizcilere, tecavüzcülere, katillere, hırsızlara, uğursuzlara gösterilen ‘özen’ çocuklara ve ebeveynlerinden neden esirgenir ki? Loğusa kadınları yasa çok açıkken neden ısrarla cezaevine koyarsınız? Hani aile kutsaldı sizin için? ‘Cennet anaların ayakları altında’ da cehennemi yaşayan bunca annenin vebali kimin boynuna? Takiyye nedir?
Koskoca devlet, imzalamak suretiyle sorumluluklarını yüklendiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası metinlere neden riayet etmez? Çocukların bakım, beslenme, sağlık, eğitim, güvenlik, huzur haklarını güvence altına almak kimin görevidir?
Ülkece titrediğimiz bu kara kışta, buzhane gibi olan hapis damlarında elleri yüzleri üşüyen çocukları görmezden gelmek hangi vicdana sığar?
Griden başka rengi görmeden büyüyen çocukların düşleri, hayalleri nasıl renklenir? Umutları yeşerebilir mi? Adalet, hak, hukuk deyince neyi anlar bu çocuklar?
Çocuk parkları, oyuncakları, renkli kalemleri, defterleri, kitapları, masalları olmayınca nasıl çocuk olur bu insan yavruları?
Bizler bu soruların cevaplarını biliyoruz. Sizler bizden daha iyi biliyorsunuz. Çözüm o kadar zor değil. İmkanlarınız dahilinde seferber olmak tek yapacağınız. Konunun hassasiyetle incelenip gerekenin yapılması cezaevindeki çocuğun olmayan oyuncağı…
Kıymayın çocuklara efendiler! Çocukların düşlerini çalanlar, onlara gökkuşağının sıcak renkliliğini değil, griliğin soğuğunu reva görenler iflah olmazlar!