1 Eylül Dünya Barış Günü'nde bugüne dair bir şeyler söylemenin zorluğuyla yazıya oturdum. Tüm dünya çocukları için eşit bir gelecek hayalimi hiç ertelemeden yazmak istiyordum.
Ancak, gün içinde izinsiz Kuran Kursu'nun denetimsiz yatılı kısmında sistematik bir biçimde taciz ve tecavüze uğrayan çocukların haberlerini okuyunca sarsılıp ara verdim yazmaya.
Zaten son 10 gündür Emine Bulut'un çığlıkları kulaklarımda uğuldarken, içine düştüğüm çaresizlik beni kemirip duruyorken; üstüne dün Efemçukuru'nda yanan Karşıyaka büyüklüğündeki alanın ruhumda açtığı derin boşluk da eklendi bu seslere. Dünden beri kafamın içinde yanan ağaçların, o yangından kaçmaya çalışan tüm canlıların çığlıkları uğulduyor. Biri susup diğeri başlıyor. Kadınların, çocukların, doğanın "çaresiz" çığlıkları sizinle yapacağımız bu yolculukta bu satırların hep öznesi olacak. Ama biz, barış dileklerimizi bu dğnyadan esirgemeden şimdilik yolumuza devam edelim.
Barış'a dair bir şeyler söylemenin zorluğu kadar, iki gün öncesine döndüğümüzde, yani 30 Ağustos'ta herkesin zafer ve kurtuluşa dair ne kadar kolayca "beylik" laflar ettiğini düşündüm sonra.
Herkes vatansever, herkes bu topraklar için canını vermeye hazır… 97 yıl önce 30 Ağustos'ta kazanılan bu zaferin "7 Düvele" karşı şanla şerefle nasıl verildiği, Anadolu'nun emperyalizmden temizlenişi…
Türk, Kürt, Ermeni, Çerkez, Laz, Alevi, Sünni, Yahudi, Kadın, yaşlı, çocuk, genç…
Tüm bu hamaset içinde, beni mutlu eden bir şey oldu İzmir'de: Çiğli Belediyesi ve onun genç ve değişimci başkanı Utku Gümrükçü'nün düzenlediği etkinlikler zincirinin ilk ayağı olan Kardeş Türküler Konseri.
29 Ağustos akşamı göz yaşları içinde kah Semah'a durarak, kah halay'a girerek, çoklukla anlamadığım dillerde ama hep bildiğim ezgilerle dolu iki saat yaşadım.
Türkçe "Karadeniz Türküsü" ardından Lazca "Golas Empula Yulun", derken Çerkezce söylenen " Seteney" ve Boşnakça şarkılar dakikaları birbirine bağladı. Kardeş Türküler, herkesi halaya çağırdığıktan sonra, Kürtçe "Keçe Kurdan" ile "Kara Üzüm Habbesi" ve araya serpilmiş 9/8 lik Roman ezgileriyle sırtımızdan, ensemizden, alnımızdan atkı "ter".
Bu topraklarda birlikte yaşama kararlılığıyla Anadolu'nun tüm kadim halklarının sırtından, ensesinden, alnından akan "kan"la kazanılmış bir zafer, yıllardır Türk milliyetçiliği teması ve hamaset dolu vatan/millet sözleriyle kutlanırken, bana kalırsa çok dönüştürücü bir gece yaşadı ora bulunan herkes.
Bu toprakların ezgileriyle, şarkılarıyla, türküleriyle, bu toprakların zaferini el ele dans ederek, horon teperek, halay çekerek kutladık.
Çiğli Belediyesi, bu etkinlikler zincirine " Zafer, Kurtuluş, Barış" diyerek 30 Ağustos'u 1 Eylül'e bağlamıştı. Yüzyıllardır çözülmeye çalışılan bu çok bilinmeyenli denklem kolayca çmzülmğştğ Çiğli'de.
Hadi hakkını tam teslim edelim: Günün anlam ve önemine dair en güzel söz böylece söylenmişti kardeşçe söylenen türkülerle.
1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Barış ve Kardeşlik dileklerimizi dşrş tutup, hayallerimizi ertelemeden; 30 Ağustos Zafer Bayramlarını, lafla değil, Çiğli'deki gibi Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Ermeni, Yahudi, Alevi,Rum el ele kutlayarak; daha aydınlık günleri yaşayacağımız nice daha güzel günlere diyerek bitirelim İz Gazete'deki ilk yazıyı.