Ben sarı kart bekliyordum. Kırmızı kart çıktı! CHP ülkenin birinci partisi oldu. 1 Nisan sabahının büyük sürprizi ve AKP için kötü şakası budur!
Bunun nedenleri yerli ve yabancı uzmanlar tarafından didik didik analiz edilecektir. Ben sabahın erken saatlerinde kişisel bir kaç gözlem ve değinme ile yetinmek istiyorum.
AKP’nin altında kaldığı yerkaymasının başta gelen nedeni, ülkeyi bile isteye içine soktuğu büyük ekonomik bunalım ve pahalılıktır.
Yurttaşlarımızın çoğu enflasyonun altında ezildiler, soyuldulat, kıyım kıyım kıyıldılar. Bir emekli maaşına satılan spor ayakkabıları turistler kapış kapış alırken ülke yurttaşı çoğunluk uzaktan melul mahzun seyredebildi. Bu, yoksulluk acısının çok ötesinde bir duyguydu, açıkça aşağılanmaktı.
Oy kararı bu türden algılarla belirginleşti.
Meczuplar oy itti
Bir de, şimşeklerin dünyayı bir kaç saniyeliğine de olsa aydınlattığı anlar vardı.
Şimdiye kadar din istismarından çok oy derleyen AKP bu kez kendisini onlarla damgaladı, İlkel tarikatlar, meczup hocalar, kışkırtıcılar ve bizzat Diyanet İşleri Başkanı dinsel söylemle parti sözcülüğüne soyundu.
Paratonerler şimşek çeker, çaktığında dünya bir an aydınlanır, görünmezler görünür olur.
Kitleler gördükleri adamları sevmediler. Ama AKP’nin onlarla tercih ettiği yaşam tarzının çağın gerisinde kaldığını da gördüler.
Daha çok daha azdır
Aşırı kontrolun medyayı işlevsiz kıldığı bir nokta vardır. Eğer herkes aynı şeyi söylemeye mecbursa inanılırlık yere doğru pike yapar. Laf kalabalığı ve kuru gürültü baskınlaşır.
Halk kandırılabilir ama onun da sınırları vardır. O sınırları totaliter bir hevesle aşarsanız, onlarca televizyon kanalınız ve gazeteniz yokmuş gibi sokağa ve trollere muhtaç olursunuz. Bu kez öyle oldu.
Şimdiki gibi bir “hakikat bunalımı” yaşanan dönemlerde bir merkez medyaya ihtiyaç özellikle artar. Türkiye’nin merkez medyası AKP tarafından yok edilmiştir. BBC gibi bu boşluğu doldurabilecek TRT’nin bir merkez medya odağı olması istenmemiştir.
Evet, doğruları söylemek zorlaşmıştır ama, yalan dağıtımında artık herkes eşitlenmiştir.
Bir ara “Less is more!” ( Az, çoktur.) diye popüler bir deyiş vardı. Türk medyasında durum “More is less!” (Daha çok daha azdır) olmuştur. Çoğalan o gazeteler, televizyonlar, ajanslar artık çöplük yolcusudur!
Tercih açık
Bir daha anlaşılmıştır ki, Türkiye iki arada bir derede ve zaman zaman dere yatağında bir yerde olsa da, yaşam tarzı tercihi net ve açık bir ülkedir: Ortadoğu’ya çekilmek istense de sentez tercihinin son 50 yılda Akdenizli özellikleri belirginleşmiştir.
Yüzyıllarca Avrupa’da da bulunan Türk halkı demokratik özgürlüklerin güvence altında olduğu bir sosyal devletin şemsiyesi altında kardeşçe bir arada yaşamak istiyor.
1 Nisan sabahının Ortadoğu saplantılı AKP’ye kötü şakası bu mesajdır!