Binlerce yıl öncesine uzanan efsaneler ve şifalı mucizelerle dolu bir hikayeyle başlıyoruz.
Kekik, sadece bir bitki değil, aynı zamanda cesaretin, asaletin ve ruhun simgesi olarak anlatılır. Rivayete göre, Truvalı Helen'in gözyaşlarından doğan bu bitki, Olimpos tanrılarının onun cesur ve asil ruhunu yeryüzüne armağanıdır. Kekiğin acımsı özü, Helen'in içindeki güçlü duyguları ve yaşamını ayakta tutan özün yansıması olarak kabul edilir.
Tarih boyunca kekik, vücut direncini sağlayan ve ruhun toplandığı organ olarak kabul edilen Thymus bezine adını vermiştir. Bu bitkinin yaprakları ve dizilimi, insan ruhunun derinliklerini anımsatan bir güzellik taşır. MS II. Yüzyıl hekimi Galenos'un bu mistik bitkiye verdiği isim, kekik ile insanın iç dünyasının derin bağlantısını gösterir.
Kekik, masalsı bir aura ile çevrili, mucizelerle dolu bir bitki olarak yaşamımızda önemli bir yere sahiptir. Her yaprağında, Helen'in gözyaşlarından doğan cesaret ve asaletin yankıları hissedilir, ruhumuzu güçlendirir ve ruhsal dengeyi sağlar.
İzmir'in sakin sokaklarında dolaşırken, Homeros'un dizelerinde can bulan Helen'i düşünebilirsiniz. Kekik kokusu, onun cesareti ve asaletiyle ahenk içindedir, adeta ruhunun derinliklerinden doğmuş gibi. İzmir'in topraklarında yürürken, kekik otunun büyüsü sizi sarıp sarmalar, mistik bir yolculuğa çıkarır.
İzmir, tarihte Smyrna olarak bilinen bu büyülü şehir, doğanın en değerli armağanlarından birini barındırır: kekik otu. Binlerce yıldır şifalı gücüyle bilinen kekik, İzmir'in topraklarında özellikle de eski çağlardan günümüze kadar insanlığın sağlık serüveninde kilit bir rol oynadı. Origanon olarak da adlandırılan bu mucizevi bitki, yüzyıllardır çeşitli hastalıklara şifa verdiği inancıyla kök salmış bir gerçeklik haline gelmiştir.
İnsanlar, kekikle tedavi edilen hastalıkların şifalı etkilerine hayran kalmış ve bu doğal ilacı günlük yaşamlarının bir parçası haline getirmiştir. İzmir'in eski çağlardan bu yana sağlık ve huzur arayışında destekçi ve mucizevi bir yardımcı olarak varlığını sürdüren kekik, bu topraklarda bir şifa ve yaşam kaynağı olmaya devam etmektedir.
Antik çağın ünlü doğabilimcisi Plinius Secundus,(M.S. 1.yy) farklı coğrafyalarda yetişen ve çeşitli isimlerle anılan kekik türlerini ve bu bitkilerin sağlık açısından faydalarını detaylı bir şekilde inceledi: “Herakles kekiğinin en kalitelisi Girit’de yetişir; çünkü bunun bilhassa kokusu hoştur. Kalite bakımından ikinci sırada Smyrna kekiği yer almaktadır ve bunun kokusu Girit kekiğinin kokusundan bile daha güçlüdür. Kısacası, eşek otu diye bilinen Herakles kekiğinin çayı pek revaçtadır. Mideden gelen asit salgılarına... çok iyi gelir. Ayrıca balla karıştırılarak öksürüğe ve akciğer iltihabına ve zatürreye karşı kullanılır.”
XIX. yüzyılın sonlarında İzmir'de keşfedilen ve daha sonra Oxford Ashmolean Müzesi'ne taşınan bir mezar taşı, kekikle özdeşleştirilen bir kişiye aitti. Mezar taşında, M.S. 2. yüzyıla tarihlenen ve son iki satırı kısmen hasar görmüş bir Grekçe yazıt yer alıyordu. Yazıtın başlangıç kısmının eksik olması nedeniyle mezar sahibinin ismi belirlenememişti. Ancak yazıtın çevirisi şöyleydi:
"Bu mezar, Filanca kişi tarafından kendisi, karısı Thalia ve tüm akrabaları için yaptırılmıştır. Bu yapı hiçbir mirasçıya verilmeyecek ve satılamayacak, değiştirilemeyecek veya devredilemeyecektir. Herhangi bir kişi kasıtlı olarak zarar veremez. Aksi davranışta bulunanlar Smyrna'daki Yaşlılar Meclisi'ne 2000 gümüş dinar ve davacıya 1000 gümüş dinar ödeyecektir. Kekikçi."
Mezar yazıtının sağ alt köşesinde bir kekik dalı motifi ve hemen altında "kekikçi" anlamına gelen OPIΓANIΩN ifadesi yer alıyordu. Bu, muhtemelen mezar sahibinin lakabıydı ve Smyrna'da kekik ticaretiyle uğraşan bir kişiyi temsil ediyordu. Mezar taşına bu şekilde "kekikçi" ifadesini yazdırması ve kekik motifi çizdirmesi, mesleğine olan saygısını ve özdeşleşme duygusunu gösteriyordu.
Neden olmasın ki? Kekikçi imzası, İzmir'in şifa dolu sembolü olabilir.
İzmir'de yaşamak, bu şifa dolu atmosferin içinde olmanın verdiği mutluluğu hissetmek demek. Kekik, sadece bir bitki değil, aynı zamanda bugünkü aktarlarda İzmir'in sağlık ve huzur dolu dünyasının sembolü haline gelmiş durumda.
Ya siz, Smyrnalı Kekikçi'nin izini sürerek tarihi Kemeraltı Çarşısı'nı adımladınız mı hiç?
Evet, o mistik atmosferi içine çekmek için şimdi en kısa zamanda yola çıkın ve Herakles'ten ve Helen’den selam getirerek, o muhteşem kekik kokusunu içselleştirmeye hazır olun. Çarşıdaki her dükkan, her sokak, size antik zamanlardan gelen bir esinti sunacak ve mis gibi kekik kokusuyla tarihle, doğayla, ve mistik bir yolculukla bütünleşeceksiniz.
Kaynak: Prof.Dr. Hasan Malay-Smyrna’da bir kekik (Orıganon) Tüccarı