Geçtiğimiz hafta biraz anlatmıştım pazartesi günleri spor yazısı için biraz zorlayıcı bir süreç olabiliyor fikstüre göre. Özellikle pazar akşamı oynanan oyunları basım öncesi yazıya yetiştirmek imkansız. Geçtiğimiz hafta Altay çok önemli bir maça çıktı.
Altınordu ile kendi sahasında belki de ölüm kalım maçı diyebileceğimiz bir maçtı. Şampiyonluk iddiasını sürdürmek için bu maçı kayıpsız geçmelilerdi. İlk yarı başarılı bir performans sergilemesine rağmen ikinci yarı hiç beklenmedik bir şekilde farklı bir mağlubiyet yaşadılar.
Altay zor bir süreçten geçiyor demek lazım aslında ama o zor süreci senelerdir yaşıyor. Düştüğü yerlerden toparlanarak buraya çıkıp gelmesi çok değerli. Stadı tamamen bitip kendisine teslim edildiğinde çok daha başarılı bir süreç yaşayacaktır. Şu anda yeterli düzeyde gelire sahip olmayan takımı yönetmek ve bir taraftan da sportif başarı için emek harcamak kolay bir iş değil açıkçası. Yönetim bu anlamda sene başından beri doğru adımlar atamadı, şansı yaver gitmedi de denebilir. Şimdi İbrahim Akın gibi işin mutfağından, iyi bir aşçı var. İbrahim Akın bu anlamda tecrübelerini takıma kısa sürede yansıtmalı. Hem yükselme süreçlerinin oyuncularından hem de finallerin nasıl olacağının bilinciyle takıma katacağı bilinç çok önemli. Altay’da oynayan kimi futbolcular bu takımın tarihinden bihaber olabilir. Onlara tarihi biraz daha çok anlatmakta belki de hafta içi idmanlarının bir gününü buna ayırmakta fayda var. Süper lig tüm zamanlar puan tablosunda Altay hala 8. Sırada yer almaktadır. İzmir’i Süper Lig’de 41 sezonla en çok temsil eden takımdır ve puan tablosunda kendine en yakın şu an hala süper ligde olan İzmir takımı Göztepe 12. sırada ve 29 sezonla İzmir adına 2. sıradadır. İzmir liginde en çok şampiyon olan takımdır. Tam 14 Şampiyonluk kupası vardır. Rakipleri Altınordu'nun 6, Göztepe ve İzmirspor'un 5 ve Karşıyaka'nın 4 şampiyonluğuna karşı 14 şampiyonlukla İzmir futbolunun en büyüğü olmuştur. Geçtiğimiz bir yazımda da belirtmiştim. Türkiye’de Anadolu’ya kupa getiren ilk takım Altay’dır. Anadolu kaplanlığından bahsedeceksek eğer Trabzon’dan önce sahip olmuştur bu unvana. Türkiye Kupasını 2 kez kazanmıştır.
‘Google üstünden yapacağımız basit bir aramayla bulabileceğimiz bilgileri neden yazdın?’ diye sorarsanız eğer, bu yazıyı okuması gereken belki de kimi futbolcu arkadaşlar olduğu için. Altay, Türkiye’nin çok büyük takımlarından biridir. O formayı giymek, bugün ‘ne güzel futbolcuydu’ diye hatırladığımız insanların hayali olmuştur. Bu yüzden futbolcularda arayıp da bulamadığımız o şeyin ruh olduğunu görüyoruz her maç. Tamamını kapsamıyor elbette ama takım olarak, nerede olduklarını bilmeleri gerekir. İzmir adını armasında taşıyan, İzmir’i temsil etmeyi başarısını tarihinde ispatlamış, büyük bir kentin umududur o takım. Yıllar boyuncu türlü haksızlığa uğrayan ama direnerek, şirket olmadan, dernek yapısını koruyarak ve taraftarlarının söz hakkı sahibi olduğu ender örneklerden birisi olmuştur.
Bu yazının yazıldığı akşam lider Giresun Sporla oynayacaklar. Tüm bu yazdıklarımı kaybetseler de kazansalar da okumalarını dilerim. Bu takım bu sene hak ettiği yere çıkmalıdır. İzmir’in beklentisi budur. Ekim 2021’de öğle saatlerinde Kordon’da oturmuş elimizde Alman milli içecekleri ile maç saatini bekleyeceğiz. Sonra Kıbrıs Şehitleri Caddesi üstünden sallana sallana stada yürüyeceğiz. Ben artık yazılarımı stattaki bilgisayardan yazacağım. Pazartesi maç da olsa çarşambaya yetişecek. Armasında İzmir ismini taşıyan, daha büyük hedefler için süper lige geri dönecek.
Beşiktaş maçlarında ne mi yapacağım? Onu da haftaya yazarım. Ve elbette İzmir Şehir Tiyatrolarının kurulmasını büyük bir mutlulukla kucaklıyorum. Çok zor bir süreçten sonra kentin tarihini değiştirecek bir dönüm noktası oluşturacak bu deneyim. Yücel Erten’e başarılar diliyorum. Sevgili Tunç Soyer’e böylesine önemli bir adımın arkasında durduğu için teşekkür ediyorum. Cuma günü de bunun üstüne konuşalım.